AVRUPA BİRLİĞİ BALKANLAR KONUSUNDA SAMİMİ Mİ?

Bayram POMAK

23 Haziran 2022 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen AB ve Batı Balkan ülkeleri zirvesi, Batı Balkanlar için tam bir fiyaskoydu. Ne Kuzey Makedonya ve Arnavutluk’a üyelik müzakereleri verilmiş ne de Kosova için vize serbestisi tanınmıştı. Bu ülkeler zirveye büyük bir umutla gitmiş ama zirve hüsranla sonuçlanmıştı. Kuzey Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’da umut yerini öfkeye bırakmıştı. Zirve çıkışı ve sonrası öfke vardı. Kosova Cumhurbaşkanı Osmani, Kosova’nın vize serbestisi için tüm kriterleri yerine getirdiğini artık AB’nin söz yerine eyleme geçmesi gerektiğini ifade ediyordu. Bu konuda en kızgın ve öfkeli isim Arnavutluk Başbakanı Edi Rama idi.

Rama, Bulgaristan’ın Kuzey Makedonya konusunda ki vetosu için ‘Siz yüzkarasısınız’ ifadesini kullandı. Rama’nın bu ifadelerine Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı tepki gösterdi. Ancak ona rağmen Rama, Bulgaristan’a böyle davranmaya devam ettiği sürece bana katlanmak zorunda olduklarını ifade etti. Rama, Avrupa’ya da yüklendi ve Avrupa, Putin’in hasta olduğunu söylüyor ama kendisinin de çok sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz diyerek, kızgınlığını ifade etti. Aynı şekilde Rama, “AB’ye çok acıyorum ama nasıl yardım edebileceğimi” bilmiyorum diyerek tepkisini gösterdi.

AB Müzakerelerinin başlaması için Kuzey Makedonya ile Arnavutluk aynı torbaya konmuştu. Bu yüzden Kuzey Makedonya ile Bulgaristan arasında ki sorun çözülmedikçe, Bulgaristan vetosunu kaldırmadıkça, Arnavutluk da AB konusunda bir adım ilerleyemeyecekti. Üsküp ile Sofya arasında ki sorunu ortadan kaldırmak için AB’de Fransa, dönem başkanı olduğu sırada 30 Haziran’da yedi maddelik bir öneri sundu. Bu yedi maddelik öneriyi Kuzey Makedonya kabul ettikten sonra Bulgaristan vetosunu kaldıracaktı. Yedi maddenin içerisinde iyi komşuluk ilişkileri ile Makedon dili ve tarihi hakkında maddeler vardı. Bulgaristan’ın en önemli talebi Makedonya’da yaşayan Bulgar azınlığın diğer azınlıklar gibi Anayasa ile tanınması idi.

AB Batı Balkanlar zirvesinin başarısızlığından sonra Bulgaristan ve Kuzey Makedonya’ya öneriyi kabul etmeleri için AB tarafından baskılar artmaya başladı.  Nitekim, Bulgaristan’da Kiril Petkov hükümeti düştü ve hükümet düştükten iki gün sonra Kuzey Makedonya’ya uygulanan veto 170 lehte, 37 aleyhte ve 21 çekimser oyla kaldırıldı. Bulgaristan meclisinin bu kararından sonra Kuzey Makedonya meclisi de öneriyi kabul etmeliydi.

Başını VMRO – DPMNE partisinin çektiği Kuzey Makedonya muhalefeti mecliste ve meclis dışından öneriyle karşı protestolar başlattı. Muhalefetin en önemli sloganlarından biri “Bulgarlaşmaya Hayır” idi. Diğer taraftan muhalefet iktidarı ‘hainlikle’ suçluyordu. Muhalefetin en fazla karşı çıktığı maddeler dil ve tarihle ilgiliydi.  Kuzey Makedonya ve Bulgaristan arasında ki sorun, tarihi ve derin bir sorun. Makedon ulusunun inşası ile alakalı derin mevzular mevcut. Muhalefetin protestolarını bazı AB yetkilileri Rusya’nın etkisi olarak da yorumluyordu. Nitekim daha önce Makedonya meclisinde gelişen olaylar, darbe denemeleri vs. olunca Rusya’nın Sırbistan üzerinden Makedonya’da belli bir etkisinin varlığını kabul etmek gerek.

Bütün bu gelişmelere rağmen Makedonya meclisi 16 Temmuz’da, 30 Haziran tarihli Fransız önerisini oylayarak 68 lehte ve 0 aleyhte kabul etti. Makedonya meclisinin bu öneriyi kabul etmesinden sonra hem AB hem de ABD bunu selamladı ve olumlu bir gelişme olarak kabul etti. Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ise bu gelişmeden sonra ‘Arnavutluk’un absürt bir şekilde rehin alınmasıyla sona erdi” ifadelerini kullandı.

17 Temmuz’da Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanı Bujar Osmani Sofya’ya giderek Bulgaristan Dışişleri Bakanı Teodora Gençovska ile ikili bir protokol imzaladı. Protokol, Kuzey Makedonya ve Bulgaristan’ın tarihi şahsiyetleri ve olaylarını ortaklaşa anmalarını, tarih ve coğrafya kitaplarında değişiklikler yapılmasını, her iki ülkede de toprak iddialarından ve nefret söyleminden kaçınmalarını öngörüyordu.

Kuzey Makedonya 2005 yılında, Arnavutluk ise 2014 yılında ‘‘aday statüsü’’ almıştı. O günden bu yana uzun süren bir süreç sonrası 19 Temmuz’da ancak üyelik statüsü müzakereleri başlayabildi. Gerçi 19 Temmuz’da yapılan törenler ‘sembolik’ti, çünkü asıl müzakerelerin başlayabilmesi için Kuzey Makedonya’nın Anayasasını değiştirip Bulgaristan’a verdiği taahhütleri yerine getirmesi gerekiyor.

Peki bütün bu gelişmelere rağmen, AB gerçekten Batı Balkanları kendi bünyesine katmakta samimi mi? Her ne kadar üyelik müzakereleri açılmış olsa bile bu müzakerelerin ne kadar süreceğini kimse bilmiyor. Beş yıl da olabilir, otuz yıl da olabilir veya sonsuza kadar da sürebilir. Çünkü bir taraftan AB süreci varken diğer taraftan ‘Açık Balkan’ süreci bulunmakta. Her ne kadar AB ‘Açık Balkan’ın AB’nin alternatifi olmadığını söylese de artık neredeyse herkes bu projenin AB’ye alternatif, bölge için bir taktik proje olduğuna inanıyor. Aynı şekilde Fransız Başbakanı Macron’un Hollanda başbakanı Rutte ile ortaya attığı başka bir proje daha var. Bu proje AB üyesi olan Avrupa ülkeleri ile AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri arasında bir “Politik Topluluk” kurulması fikri var. AB varken bu tür projeler neden var? Ortaya çıkan sonuç şu ki AB, şu anda AB dışında kalan Avrupa ülkelerine bünyesine katmak istemiyor. Ama aynı zaman da bu ülkelerin tasmalarını da kendi ellerinde tutmak istiyor. Aynı şekilde bu ülkelerin insan kaynağını da kendisi için kullanıyor. Şimdiye kadar AB’ye katılmış veya AB’ye katılımla ilgili çabalayan hangi ülke kazandı?. AB’ye katılan Bulgaristan ve Hırvatistan ve diğer Vişegrad (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya)  ülkelerinin vatandaşları sadece Almanya ve Fransa gibi büyük ülkelere hizmetçi olmaktan başka hiçbir şey kazanmadı. Bu ülkeler AB içerisinde ki diğer büyük ülkelerle ekonomik olarak yarışamamaktadır. Mevzuatlarını ister ülkelerinin lehine olsun, isterse aleyhine olsun AB’ye uyumlu olarak düzenlemek zorundalar. Mevzuatlarını istedikleri gibi değiştirememeleri bu ülkeler için büyük bir handikap. Bütün bunların üzerine yetişmiş veya kalifiyesiz tüm elemanlarını bu ülkelere kaptırmaktadırlar. Bu bakımdan AB, Balkan ülkeleri için fırsat mı yoksa felaket mi, oturulup, üzerinden derin derin düşünülmesi ve konuşulması gereken bir mevzu.

Nitekim hem Balkan halkları hem Balkan liderleri AB’nin Balkan ülkelerini üyelik konusunda samimi olmadığını biliyor. AB’nin müzakere süreçleri gibi konularla ülkelere tasma taktığının da farkında. Nitekim, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Ukrayna’nın ‘aday statüsü’ almasından sonra dediği gibi, fazla heyecanlanmayın, bu sadece size verilmiş bir depresyon ilacı, asıl meseleyi bundan sonra göreceksiniz!

Yazımın sonucunu Edi Rama’nın AB ve Balkanlar konusunda ki metaforları ile bitirmek istiyorum. Rama, “Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’nın durumu Vladimir ve Estragon gibidir. Bunlar Godo’yu beklerken, bir an Vladimir, Estragon’a gidelim mi? der. Estragon ‘gidelim’ der ancak sonra hiçbiri yerinden kımıldamaz.” Aynı şekilde Rama, bu durumu anlatırken “Sonra onlar hazır değilsin, der. Çünkü onlar kendileri hazır değiller ve bu hikaye böyle devam eder gider.”

Ilgili Haberler