HÜKÜMET KURULAMIYOR, KRİZ DERİNLEŞİYOR: KOSOVA’NIN ZOR YILI

Bayram POMAK

Kosova, bu yılın başında 9 Şubat tarihinde genel seçimlerini gerçekleştirdi. Seçimlerden iktidar partisi Vetëvendosje (VV), yüzde 42 oy oranıyla birinci çıktı. Ancak bu sonuç, Vetëvendosje’nin tek başına hükümeti kurması için yeterli olmadı. Kosova Meclisi’nde hükümeti kurmak için gerekli olan 61 milletvekili sayısına ulaşılamazken, VV 48 sandalyede kaldı.

Öte yandan Kosova’daki seçim sistemi, bir partinin tek başına iktidara gelmesine yapısal olarak çok fazla imkân tanımamaktadır. Bunun nadir istisnası, Vetëvendosje’nin bir önceki seçimlerde yüzde 51 oy alarak tek başına iktidara gelmiş olmasıdır. Dolayısıyla mevcut sistem, siyasal yapıyı neredeyse koalisyon hükümetlerine zorlamaktadır.

Aslında Vetëvendosje, azınlık topluluklarına ayrılan 10 milletvekilliği ile diğer küçük partilerden birkaç milletvekilinin desteğini alarak hükümeti görece kolay bir şekilde kurabilecek konumdaydı. Ancak buna rağmen, beklenmedik bir biçimde siyasi bir kriz ve kurumsal bir tıkanma ortaya çıktı.

Meclisin fiilen kurulabilmesi için meclis başkanının seçilmesi gerekirken, Vetëvendosje’nin meclis başkanlığı için gösterdiği aday Albulena Haxhiu, kısa sürede siyasi krizin merkezine yerleşti. Meclis başkanının seçilmesi için gerekli olan 61 oy sayısına bir türlü ulaşılamadı. Vetëvendosje’nin ısrarla Haxhiu’yu aday göstermesi ve muhalefetin bu adaylığı sürekli olarak reddetmesi, süreci kilitledi.

Başbakan Albin Kurti, Haxhiu’nun seçimlerde en fazla oy alan kadın milletvekili olduğunu ve bu nedenle meclis başkanlığı görevini hak ettiğini savunurken; muhalefet ise Haxhiu’nun “bölücü” bir siyaset izlediğini ileri sürerek adaylığını kabul edilemez buldu.

Bu süreçte dört kez Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu. Anayasa Mahkemesi, meclis başkanının gizli oyla seçilemeyeceğine ve bir adayın en fazla üç kez oylanabileceğine hükmetti. Bu kararın ardından Albulena Haxhiu seçilemedi ve Vetëvendosje’nin yeni adayı Dimal Basha, PDK’nın da desteğiyle 26 Ağustos’ta meclis başkanı seçildi.

Ancak kriz bununla da sona ermedi. Bu kez Sırp başkan yardımcısının seçimi tıkandı. Sırp Listesi’nin adayı Slavko Simiç, yapılan üç oylamada da gerekli çoğunluğu sağlayamadı. Süreç yeniden Anayasa Mahkemesi’ne taşındı ve nihayetinde meclis ancak 10 Ekim tarihinde tam olarak kurulabildi.

Meclisin ilk oturumunun yapıldığı 15 Nisan’dan 10 Ekim’e kadar geçen sürede meclis toplam 60 kez toplandı. Bu oturumların çoğu yalnızca 2 ila 5 dakika sürdü ve söz konusu dönemde meclisin toplam fiilî çalışma süresi yalnızca 12 buçuk saatle sınırlı kaldı.

Bu kriz süreci boyunca, gerçekte hiçbir ciddi koalisyon kurma girişimi gerçekleşmedi. Vetëvendosje yalnızca bir kez, 5 Mayıs tarihinde LDK’ya resmî bir koalisyon teklifi sundu. Ancak LDK Genel Başkanı Lumir Abdixhiku, bu teklifi sert ifadelerle reddetti. NISMA partisiyle yapılan görüşmeler de sonuçsuz kaldı ve yaklaşık sekiz ay boyunca somut ve ciddi bir koalisyon arayışı ortaya konulmadı.

Meclisin kurulmasının ardından hükümeti oluşturma girişimleri başladı; ancak bu süreç de başarısızlıkla sonuçlandı. İlk hükümet kurma denemesi, 26 Ekim’de Başbakan adayı olarak Albin Kurti’nin gösterilmesiyle yapıldı. Buna rağmen, hükümeti kurmak için gerekli olan 61 milletvekilinin desteği sağlanamadı. Bu başarısızlığın ardından Kurti strateji değişikliğine giderek eski Meclis Başkanı Glauk Konjufca’yı başbakan adayı olarak gösterdi. Ne var ki, 19 Kasım’da yapılan bu oylamada da gerekli çoğunluk olan 61 oya ulaşılamadı.

Geçici hükümetin görevde olduğu bu süreçte Kosova, yerel seçimlere de gitti. Yerel seçimlerin birinci turu 12 Ekim’de, ikinci turu ise 9 Kasım’da gerçekleştirildi. Hükümetin kurulamaması nedeniyle Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani’nin Meclis’i feshederek 28 Aralık tarihini erken seçim günü olarak ilan etmesiyle birlikte Kosova, bir yıl içinde dördüncü kez sandık başına gitmiş olacak. Cumhurbaşkanı Osmani, ülkenin yeniden parlamento seçimlerine gitmesini “bir talihsizlik” olarak nitelendirdi.

Ancak dördüncü kez seçimlere gidilmesi, yaşanan siyasi krizin mutlaka çözüleceği anlamına gelmiyor. Zira 2026 yılı, Cumhurbaşkanının görev süresinin sona ereceği yıl olacak. Bu nedenle Meclis’in fiilen en geç Şubat ayı sonuna kadar kurulması gerekiyor. Bunun temel nedeni, Cumhurbaşkanlığı makamının boş kalma riskidir. Mevcut takvime göre 5 Mart, Meclis’in yeni cumhurbaşkanını seçmesi için son tarihtir. Bu tarihe kadar cumhurbaşkanının seçilememesi, hükümet daha kurulmadan ülkeyi yeni bir erken seçime sürükleyebilir.

Dolayısıyla bu seçimlerin ardından hükümetin kurulamaması ve cumhurbaşkanının seçilememesi, krizi çok daha derin bir boyuta taşıyacaktır. Cumhurbaşkanının seçilebilmesi için Meclis’te üçte iki çoğunluğun, yani 81 milletvekilinin oyu gerekmektedir. İlk turda bu çoğunluğun sağlanamaması halinde, ikinci ve üçüncü turlarda 61 oyla seçim mümkün olmakla birlikte, bu turlarda da Meclis’te 81 milletvekilinin hazır bulunması şarttır.

Seçimlerin ardından bu senaryonun ortaya çıkma ihtimali oldukça güçlüdür ve siyasi partiler de hazırlıklarını büyük ölçüde bu olasılığa göre yapmaktadır. Bu tablo, 2025 yılında yaşanan siyasi krizin 2026 yılına da taşınabileceğine işaret etmektedir.

Peki, bu siyasi krizin Kosova’ya faturası ne oldu? Yaşanan süreç, ülkede uzun süreli ve maliyeti son derece yüksek bir kurumsal krize yol açtı. Nisan–Kasım ayları arasında milletvekillerine ödenen maaşların toplam tutarı yaklaşık 1,7 milyon avroya ulaştı. Buna karşın, bu dönemde tek bir yasa çıkarılamadı, hiçbir uluslararası anlaşma onaylanmadı ve 111 yasa tasarısı Meclis gündemine dahi alınamadı.

Kurumsal tıkanıklığın ekonomik yansımaları da ağır oldu. Avrupa Birliği ve Dünya Bankası kaynaklı yaklaşık 170 milyon avroluk fon bloke edildi. Seçimlerin doğrudan maliyeti ise dikkat çekici boyutlara ulaştı: Şubat ayında yapılan genel seçimlerin maliyeti 11,9 milyon avro olurken, yerel seçimler ve erken genel seçim süreciyle birlikte toplam seçim harcaması 21 milyon avronun üzerine çıktı.

Krizin yol açtığı bir diğer ciddi risk ise bütçe krizidir. 2026 yılı bütçesinin onaylanamaması hâlinde Kosova, yılın ilk iki ayında yalnızca bir önceki yıl bütçesinin 1/12’si oranında harcama yapabilecektir. Bu durum yalnızca kamu hizmetlerinin aksamasına yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda olası yeni bir erken seçimin organizasyonunu da ciddi şekilde riske atacaktır.

Zira yeni bir cumhurbaşkanı, yeni bir hükümet ve onaylanmış bir bütçe olmaksızın, Merkez Seçim Komisyonu’nun (KQZ) fon yetersizliği nedeniyle yeni bir seçimi fiilen organize etmesi mümkün olmayacaktır. Daha da önemlisi, bu fonları tahsis edecek yetkili bir makamın bulunmaması, krizi kurumsal bir çıkmaza sürükleme potansiyeli taşımaktadır.

Sonuç olarak Kosova’da yaşanan bu siyasi kriz, yalnızca hükümet kurulamamasıyla sınırlı bir sorun değil; demokratik işleyişin, kurumsal kapasitenin ve siyasi sorumluluk kültürünün ciddi biçimde sorgulandığı çok katmanlı bir yönetim krizine dönüşmüş durumdadır. Süregelen tıkanıklık, devlet kurumlarının işlevsizleşmesine, kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasına ve ülkenin uluslararası güvenilirliğinin zedelenmesine yol açmaktadır. Önümüzdeki seçimler, bu krizin aşılması için bir fırsat sunmakla birlikte, uzlaşma iradesinin ortaya konulmaması hâlinde Kosova’yı yeni bir belirsizlik döngüsüne sürükleme riski de taşımaktadır. Bu nedenle siyasi aktörlerin kısa vadeli hesapları bir kenara bırakarak kurumsal istikrarı ve demokratik sürekliliği önceleyen sorumlu bir yaklaşım benimsemeleri, ülkenin geleceği açısından hayati önem taşımaktadır.

 

 

Ilgili Haberler