VUÇİÇ NEDEN ANİDEN TÜRKİYE’YE YÜKLENDİ: NETANYAHU, SİLAHLANMA VE BELGRAD – TEL AVİV İSTİHBARAT EKSENİ

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç’in Türkiye’yi “uluslararası hukuku ihlal etmekle” ve “Batı Balkanları istikrarsızlaştırmakla” suçladığı anda, bu açıklamanın Ankara’dan çok Belgrad hakkında daha fazla şey anlattığı netleşti.

Çünkü yıllardır “barış ve istikrar” söylemini tekrar eden Vuçiç, aynı dönemde Sırbistan’ı Avrupa’nın en hızlı militarize olan toplumlarından birine dönüştürürken, Gazze’deki soykırım sırasında İsrail’e silah sağlayan nadir Avrupa ülkelerinden biri haline getirdi.

Bu ikiyüzlü tablo, Sırbistan dış politikasının derin dönüşümünü gösteriyor: sözde “tarafsızlık” ve “Doğu ile Batı arasında köprü” iddiasından, İsrail, Macaristan, Rusya ve Çin gibi otoriter müttefiklere yönelen bir çizgiye.

Türkiye’ye saldırı: Boş bir çıkış mı, yoksa yeni bir jeopolitik sadakatin sinyali mi?

Vuçiç bu hafta Türkiye’yi “Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden doğuşunu hayal etmekle” ve “BM Şartı ve 1244 sayılı kararın hilafına Kosova’yı silahlandırmakla” suçladı. Bu açıklamalar, Ankara ile Priştine’nin Ocak 2024’te imzaladıkları çerçeve anlaşmasıyla askeri iş birliğini — dron satışlarını, eğitimleri ve ortak tatbikatları — genişletmelerinin ardından geldi.

Ancak asıl dikkat çekici olan, Vuçiç’in bu saldırısının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yıllarca süren yakın ilişkilerin ardından gelmesidir. Vuçiç daha geçen yıl Türkiye’yi “bölgenin en önemli istikrar unsuru” olarak övmüş, “olağanüstü dostluktan” söz etmişti.

Bugün ise tablo tersine dönmüş görünüyor. Bunun arkasında, Sırbistan’ın İsrail’le giderek derinleşen ilişkisi yatıyor. İsrail, Gazze’de yürüttüğü vahşi saldırılar nedeniyle uluslararası yaptırımlar ve eleştirilerle karşı karşıyayken, Vuçiç Avrupa’da ona açık destek veren az sayıda liderden biri konumuna geldi.

Silahlanmayı başkalarına suç atarken, Sırbistan İsrail’e silah satıyor

Vuçiç, Türkiye’nin Kosova’ya dron satmasından “dehşete düştüğünü” söylerken, belgeler Sırbistan’ın Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e en az iki parti silah ihraç ettiğini gösteriyor — üstelik bu, Gazze’deki saldırıların başlamasından sonra gerçekleşti.

Balkan Araştırma Ağı (BIRN) verilerine göre, devlet şirketi Jugoimport-SDPR iki askeri sevkiyat gerçekleştirdi, Prvi Partizan fabrikası ise Mart ve Nisan 2024’te İsrail’e mühimmat sattı.

Vuçiç Haziran ayında kendisi itiraf etti: “Avrup a’da hâlâ İsrail’e mühimmat satan tek lider benim,” dedi. “Bundan gurur duyuyorum; çünkü Sırbistan Yahudi halkını ve İsrail’i sever ve sayar.” ifadelerini kullandı.
Avrupa ülkeleri Tel Aviv’e silah satışını yasaklarken, Belgrad bu durumu siyasi sermayeye dönüştürüyor; Avrupa’dan uzaklaşıp ahlaki sınırlarını yeniden çiziyor.

BIRN’e göre, 2024 yılında Sırbistan’ın İsrail’e silah ve mühimmat ihracatı 42,3 milyon avroya ulaştı — bir önceki yıla göre otuz kat artışla.

Güç gösterisi ve soykırım suçlanan bir devletle ittifak

Vuçiç’in askeri genişlemesini gizleme niyeti yok. Eylül 2024’te Belgrad’da düzenlenen büyük askeri geçit töreninde, “Sırbistan tarihindeki en büyük güç gösterisi” ifadelerini kullandı. Geçitte, 300 kilometre menzilli İsrail yapımı PULS roket sistemleri sergilendi — bu menzil, Balkan başkentlerinin çoğuna ulaşacak kadar uzun.

Ayrıca Çin hava savunma sistemleri, Rus tankları, BAE üretimi dronlar ve Sırbistan’ın henüz teslim almadığı Fransız Rafale savaş uçakları da yer aldı.

Bu karışım — Rus silahları, Çin teknolojisi ve İsrail sistemleri — Vuçiç’in yeni askeri ve siyasi yöneliminin sembolü haline geldi. Batı’da bu durum, Sırbistan’ın Avrupa yaptırımlarını delmeye ve AB dış politikasını baltalamaya yönelik “hibrit” bir eksen oluşturduğu yönünde ciddi endişelere yol açıyor.

İsrail ve Sırbistan: Çıkar temelli alışılmadık bir eksen

Avrupa ülkeleri Gazze’deki sivil katliamlar nedeniyle İsrail’le ilişkilerini sınırlandırırken, Belgrad ve Tel Aviv bağlarını derinleştiriyor.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, Ekim başındaki Belgrad ziyaretinde Vuçiç’i “İsrail’in Avrupa’daki en önemli müttefiklerinden biri” olarak tanımladı. Vuçiç ise, “Sırbistan hiçbir baskıya boyun eğmeden İsrail’e sırtını dönmeyecektir.” diye yanıt verdi.

Avrupa, Filistin halkıyla dayanışma mesajları verirken, Vuçiç ve İsrail Meclisi Başkanı Amir Ohana, serbest ticaret, siber güvenlik iş birliği ve savunma sanayisinde ortak yatırımlar konusunda anlaşmaya vardılar.

Başbakan Ana Brnabić başkanlığındaki Sırp heyeti bu yıl Tel Aviv’i ziyaret etti ve İsrail makamlarına, BM’nin Srebrenitsa soykırımı kararı aleyhinde oy kullandıkları için teşekkür etti. Bu tutum, iki ülkenin kendi savaş suçlarını meşrulaştırma konusundaki ahlaki ve siyasi yakınlığını açıkça ortaya koyuyor.

Çifte standartlar ve jeopolitik sahne

Vuçiç’in Türkiye’ye yönelik çıkışı bu nedenle yalnızca ikiyüzlülük değil, aynı zamanda stratejik bir hesap. Belgrad, “uluslararası adaletsizliğin kurbanı” imajını yaratmaya çalışırken, aynı anda savaş bölgelerine silah satıyor, soykırım işleyen bir devlete açık destek veriyor ve bu desteği iç kamuoyuna “barış” ve “istikrar” retoriğiyle pazarlıyor.

Bu çifte standart siyaseti, Vuçiç rejiminin alametifarikası haline geldi. Türkiye Kosova ile askeri iş birliğini genişletince bu “Sırbistan’ın egemenliğine saldırı” oluyor; oysa Belgrad, Kıbrıs’a roket sistemi, İsrail’e mühimmat sattığında bu “meşru iş birliği” sayılıyor.

Bu çarpık ahlak anlayışında, Sırbistan’ın her eylemi “vatanseverlik” etiketiyle sunulurken, başkalarınınki “Sırp karşıtlığı” olarak damgalanıyor.

“Doğu ile Batı arasında köprü”den, izolasyona giden bir köprüye

Vuçiç’in “tarafsızlık” iddialarına rağmen Sırbistan artık açıkça safını belli ediyor. Bir zamanlar bağlantısızlar hareketinin simgesi olan bu ülke, bugün BM, AB ve uluslararası kurumlarca savaş suçlarıyla suçlanan İsrail’i destekleyen birkaç Avrupa devleti arasında yer alıyor.

Vuçiç’in Türkiye’ye yönelik mesajı Ankara hakkında hiçbir şey söylemiyor; ama Sırbistan hakkında her şeyi söylüyor: Silahlanmayı hızla artıran, savaş halindeki ülkelere silah satan, halkı yoksullaşırken askeri gücüyle övünen ve uluslararası toplumdan dışlanan otoriter rejimlerle “stratejik ortaklıklar” kuran bir ülke.

Bu nedenle, Vuçiç’in Türkiye’ye saldırısı diplomatik bir açıklama değil — sadakat bildirisidir. Yeni müttefiklerine, yani otoriter rejimlerin ve savaş ekonomisinin savunucularına verilmiş bir mesajdır.

Sonuçta Vuçiç’in Sırbistan’ı artık barışın değil, savaş ticaretinin dilini konuşuyor. Ve Türkiye’ye ahlaki ders vermeye çalışırken, Belgrad’ın en büyük ihracat kaleminin ikiyüzlülük olduğu her zamankinden daha net görülüyor./BALKAN POSTASI

Ilgili Haberler