BOSNA HERSEK: AB VE NATO’YA MI KATILACAK, YOKSA MOSKOVA’YA MI YAKINLAŞACAK?

Yıllardır süren ekonomik durgunluk, devam eden büyük ölçekli beyin göçü ve ülke liderlerinin artan milliyetçi söylemler karşısında ortak bir zemin bulamaması, Bosnalıların beklentilerini azalttı.

Bir yandan Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) üyeliği için yarışan, bir yandan da Rusya ile dengeli bir ilişki yürütmeye çalışan Bosna Hersek bir kez daha belirsizliklerle karşı karşıya.

Batı Balkan ülkesi, Brüksel’in bu yılın başlarında kapıyı ardına kadar açmasına rağmen hem AB üyeliği hem de NATO’ya katılma konusunda fazla ilerleme kaydedemedi.

Uluslararası toplumun, yıllar önce yıkıcı bir etnik çatışmaya sahne olan ülkenin ancak bu iki birliğe üye olarak istikrara kavuşabileceği yönündeki ısrarına rağmen, Rusya’nın Sırpların çoğunlukta olduğu entite Sırp Cumhuriyeti’nde (RS) artan varlığı, Brüksel ve Moskova arasında kalan yaklaşık 3,2 milyon nüfuslu ülkenin parçalanabileceği endişelerini yeniden gündeme getirdi.

Ülkenin istikrarı üzerine yapılan tartışmalar, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa topraklarında yaşanan en kötü savaş olduğu düşünülen 1990’lardaki çatışmaya benzer bir çatışmaya ilişkin korkuları körükledi.

Üç büyük güney Slav etnik grubunun (Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar) hakim olduğu ülkede, Rusya, çoğunlukla Doğu Ortodoks olan etnik Sırplarla algılanan tarihi ve dini bağları nedeniyle her zaman potansiyel bir “oyun bozan” olarak görüldü.

1995’te savaşı sona erdirmek için hazırlanan ABD destekli Dayton Barış Anlaşması kapsamında Bosna Hersek’de RS ve Boşnak-Hırvat çoğunluklu Bosna Hersek Federasyonu olmak üzere iki ana idari entite oluşturuldu.

Her bir üyesi üç ana etnik gruptan birini temsil eden üçlü başkanlığa sahip devlet düzeyinde şemsiye hükümet ve ordu, yüksek yargı ve vergi idaresi de dahil olmak üzere ülkenin ana kurumlarını denetleyen bir bakanlar kurulu ile bu iki birime bir miktar özerklik tanındı.

Barış anlaşması aynı zamanda, ülkenin üç ana etnik grubunun iç siyasete hakim olmasını ve kilit karar alma süreçleri üzerinde kontrol sahibi olmasını sağlayan bir yargı labirenti ile dünyanın en karmaşık siyasi sistemlerinden birini yarattı.

Bosna hiçbir zaman tamamen istikrarlı bir topluma dönüşmemiş olsa da, üç tarafın yeniden birlikte çalışabilmesi ve zaman zaman uzlaşmaya varabilmesi, ülkenin AB ve NATO üyeliği yolunda ilerlemenin bir yolunu bulabileceğinin düşünülmesine yol açtı.

Ancak yıllardır süren ekonomik durgunluk, devam eden büyük ölçekli beyin göçü ve ülke liderlerinin tırmanan milliyetçi söylemler karşısında ortak bir zemin bulamaması, toplumun beklentilerini azalttı.

Buna rağmen Brüksel mart ayında, ülkenin AB üyeliği için ilk başvurusundan sekiz yıl sonra Bosna’ya adaylık statüsü verdi.

Brüksel-Moskova tahterevallisi

Bosna-Hersek’te halk, yönetimin Brüksel’e mi yönelmesi yoksa Belgrad ile bağlarını mı güçlendirmesi gerektiği konusunda ikiye bölünmüş durumda.

Anketlere göre, Bosnalıların çoğu ülkelerinin AB’ye katılmasını isterken, açık sözlü muhalifler, Brüksel’in RS sakinlerine fazla fırsat sunamayacağını savunuyor.

Euronews’a konuşan Milan adlı muhalif, “Bu, yanlış bir sistem. Halkıma ve ülkeme çok kötü şeyler getiriyor,” dedi.

Ancak Avrupa ile daha yakın ilişkileri savunanlar da var. Bir başka Banja Luka sakini olan Arian, AB üyeliğinin getireceği kolaylıklar konusunda ortak bir arzuyu dile getirdi.

“Ben de Avrupa Birliği’ne katılmak istiyorum çünkü pasaportumu yanıma almadan seyahat etmeyi çok istiyorum.”

NATO konusunda ise Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik tutumunda kararlı: yaklaşık 3,2 milyonluk Balkan ülkesi, o bu konuda söz sahibi olduğu sürece asla ittifaka katılamayacak.

Bölgedeki çok sayıda Sırp kendilerini hala NATO’nun 1990’lardaki diktatör Slobodan Milosevic rejiminin eski Yugoslavya’da Bosna ve daha sonra Kosova’da ciddi savaş suçlarıyla sonuçlanan bir dizi savaşa karışmasına tepki olarak yürüttüğü bombalama kampanyasının kurbanları olarak görüyor. Birçoğu, Rusya’yı ABD ve AB destekli Boşnaklar ve Bosnalı Hırvatlar tarafından sürekli olarak baltalandığını düşündükleri, ulusal çıkarlarını gerçekten koruyabilecek bir dost ve müttefik görüyorlar.

Rusya gerçekten o kadar etkili mi?

Sırp Cumhuriyeti ile Rusya arasındaki bağ yadsınamaz. Dodik’in, Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı geniş çaplı işgalinden bu yana Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Moskova’da birkaç kez ziyaret eden az sayıdaki Avrupalı liderden biri olması da bunun bir göstergesi.

Bazıları Dodik’in NATO’ya karşı direnişinin doğrudan, ittifakın Avrupa’da daha fazla yayılmasına izin vermemeye niyetli olan Kremlin’den kaynaklandığını düşünüyor.

Ancak Bosna’nın diğer bölgelerinde yetkililer, Moskova’nın aslında dışarıdan göründüğü kadar etkili olmadığı görüşünde.

Bosna Hersek’teki iki entiteden Bosna Hersek Federasyonu’nun (FBİH) İçişleri Bakanı Ramo Isak Euronews’e yaptığı açıklamada, “Rusya’nın kendi sorunları var ve Bosna Hersek’in sorunları ile uğraşacak zamanı yok,” dedi.

“Bosna Hersek egemen bir (ülke) ve Rusya bunu biliyor, herkes biliyor. Sırp Cumhuriyeti, Bosna Hersek’in işlerini hiçbir şekilde engelleyemez, kimse de onlardan bir şey istemiyor. Bence en iyisi kendi ekonomik sorunlarıyla ilgilenmeleri olacak.”

Öte yandan RS’de yetkililer, komşu Sırbistan ile yakınlaşmaya devam ediyor.

RS ve Sırbistan arasında kısa süre önce sınır ötesi işbirliğini güçlendirmek için bir memorandum imzalandı. Bazıları bunun Dodik’in Dayton Barış Anlaşması’nın kesinlikle yasakladığı RS’nin bağımsızlığı yönündeki çabalarını güçlendirmeyi amaçladığını iddia ediyor.

Sırbistan’ın popülist cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Bosnalı Sırp ayrılıkçı liderle birlikte haziran ayında bölgedeki tüm Sırplara “birlik” çağrısı yapan büyük bir milliyetçi toplantı düzenlerken bile Balkanlar’da barış ve uyum çağrısında bulundu ve bu mutabakat Belgrad’daki etkinliğin doğrudan bir sonucuydu.

Ancak Sırp Cumhuriyeti’nin eski İçişleri Bakanı Darko Matijasevic Euronews’e yaptığı açıklamada, durumun böyle olmadığını, aslında bunun sadece Banja Luka’nın içeride elini güçlendirirken, Balkanlar’ın Sırp çoğunluğa sahip iki parçası arasındaki ilişkileri de pekiştirmeyi amaçladığını söyledi.

“Bildiğiniz gibi Dayton Barış Anlaşması ve anayasamız temelinde Bosna’daki yüksek düzeydeki özerkliğimizi korumanın ulusal çıkarımıza olduğu konusunda karşılıklı anlayışa dayalı anlaşmalara varabileceğimizden eminim.”

Ilgili Haberler