KOSOVA’DA SİYASİ KRİZ NASIL SONUÇLANACAK

BAYRAM POMAK

Kosova, geçtiğimiz 9 Şubat’ta genel seçimleri gerçekleştirdi. Bu seçimlerden, iktidarda olan Vetëvendosje Partisi birinci olarak çıkmayı başardı. Ancak Vetëvendosje, önceki seçim başarısına ulaşamadı. Geçen seçimlerde yüzde 51 oy alarak tek başına iktidar olan ve hükümetin süresini dört yılda tamamlayan parti, bu seçimlerde yüzde 42’de kaldı.

Seçimlerden sonra, Seçim Merkez Komisyonu’nun oyları onaylamasının ardından Cumhurbaşkanı Osmani, 1 Nisan’da Meclisi toplanmaya çağırdı. Bunun üzerine Meclis, 15 Mayıs’ta toplandı. Meclisin gündeminde; milletvekilliği yetkilerinin geçici komisyon tarafından doğrulanması, milletvekili yeminlerinin gerçekleştirilmesi ve Meclis Başkanının seçilmesi vardı. Ancak ilk iki oturumda bu gündem maddelerinin hiçbiri kabul edilmedi. Muhalefet, iktidara karşı tavır alarak gündem maddelerinin oylanmasına katılmadı. Üçüncü oturumda ise ilk iki madde oylanarak Meclis’ten geçti. Ancak üçüncü madde olan Meclis Başkanının seçilmesi kabul edilmedi.

Birinci parti olan Vetëvendosje’nin adayı, eski Adalet Bakanı ve hâlen geçici görevde bulunan Albulena Haxhiu oldu. Muhalefet partileri, bu isme karşı olduklarını ve Vetëvendosje adayını değiştirmediği sürece Meclis Başkanı’nı oylamayacaklarını açıkladılar. Muhalefet partileri PDK ve AAK, Haxhiu’nun “bölücü bir figür” olduğunu ve bu nedenle oylamaya katılmadıklarını belirttiler. Diğer muhalefet partisi LDK ise, Vetëvendosje’nin hiçbir adayını oylamayacaklarını ifade etti.

Meclis içtüzüğüne göre, Meclis’in kurulabilmesi için oturumlar her 48 saatte bir devam edebilir ve oturum sayısına ilişkin herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu nedenle Meclis, şimdiye kadar 22 kez toplanmasına rağmen herhangi bir sonuç elde edememiştir.

Muhalefet partilerinin, Vetëvendosje’ye Meclis Başkanı adayını değiştirme çağrılarına rağmen, parti lideri Albin Kurti bu talepleri geri çevirdi. Kurti, bunun bir parti kararı olduğunu ve Haxhiu’nun 125 bin oyla en fazla oy alan milletvekili olduğunu, dolayısıyla bunun onun hakkı olduğunu vurguladı.

Kurti, “Gelin Meclisi kuralım, ondan sonra hükümeti kurma süreci başlasın. Eğer ben 45 gün içerisinde hükümeti kuramazsam, o zaman hükümeti kurma hakkı muhalefete geçer,” dedi. Ayrıca, “Muhalefet kendine güveniyorsa, beni bu şekilde test etmiş olur,” ifadelerini kullandı.

Muhalefet ise, “Bizim kuracağımız bir hükümetin Meclis Başkanı Haxhiu olamaz,” diyerek bu durumu kesinlikle kabul edilemez bulduklarını belirtti.

Aynı şekilde, gelecek yıl Cumhurbaşkanının görev süresinin dolacak olması nedeniyle, yeni Cumhurbaşkanı seçilene kadar anayasal yetkilerin Meclis Başkanına geçmesi bekleniyor. Muhalefet bu noktada da itirazlarını sürdürüyor ve bu yetkilerin Albulena Haxhiu’ya devredilmesinin kesinlikle düşünülemeyeceğini ifade ediyor.

Kosova, seçimlerden önce öngöremediği bir siyasi krizle karşı karşıya kalmış durumda. Meclis, 22 kez toplanmasına rağmen hâlâ kurulabilmiş değil. Genellikle siyasi krizlerin Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında yaşanması beklenirken, bu kez krizin Meclis’in kurulum sürecinde ortaya çıkması şaşkınlıkla karşılandı.

Toplumun bir kesimi bu durumdan muhalefeti sorumlu tutarken, diğer bir kesim ise Vetëvendosje’nin inatla adayını değiştirmemesi nedeniyle iktidarı suçluyor. Ancak hem muhalefetin hem de iktidarın bu süreçteki inatçılığının arkasında büyük ihtimalle zaman kazanma hesabı yatıyor. Zira şu anda ne iktidar ne de muhalefet, 61 sandalye sayısına ulaşarak tek başına hükümet kurabilecek durumda. Kaldı ki 61 sandalyeli bir hükümet de oldukça zayıf olur. Özellikle gelecek yıl yapılması beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimleri düşünüldüğünde, hiçbir parti bu riski almak istemiyor.

Bu tablo karşısında Kosova’nın önünde üç olasılık öne çıkıyor:

  1. 61 sandalyeli, zayıf ve koalisyonlu bir hükümet kurulması,
  2. Vetëvendosje’nin, LDK ve azınlık partileriyle bir koalisyon kurarak hem hükümeti hem de gelecek yılki Cumhurbaşkanını seçebilecek sayıya ulaşması — ancak Vetëvendosje’nin daha önce LDK’ya sunduğu koalisyon teklifi reddedilmişti,
  3. Son çare olarak yeniden seçimlere gidilmesi.

Ancak yeni seçimlerin yapılması durumunda da oy oranlarında kayda değer bir değişikliğin olmayacağı aşikâr. Dolayısıyla bu seçenek, herhangi bir partiye ciddi bir kazanç sağlamayacak ve mevcut tabloyu büyük ölçüde değiştirmeyecektir. Bunun hem zaman hem de ekonomik açıdan ülkeye ciddi bir maliyet getireceği de açıktır. Yine de büyük bir sürpriz yaşanmazsa, üçüncü seçenek — yani yeniden seçim — en yüksek ihtimal olarak öne çıkmaktadır.

 

 

Ilgili Haberler