KARADAĞ’DAKİ KRİZ: ANKARA’YA MESAJ, PODGORİCA’YA UYARI MI?

Karadağ’da Türk nüfusuna yönelik şiddet dalgası, bu ülkeyi sarsan olayların gerçek nedenleri ve arka planı hakkında derin sorular ortaya çıkarıyor.

Her ne kadar olaylar resmi olarak bir bıçaklama vakasının ardından yaşanmış olsa da, bir dizi gelişme nefret patlamasının yalnızca halkın “spontan tepkisi” değil, çok daha geniş, organize ve siyasi amaçlarla yönlendirilen bir kampanya olduğunu gösteriyor — hatta bu olaylar Ankara’ya, Belgrad’dan ve muhtemelen Moskova’dan gönderilen bir mesaj olarak da okunabilir.

Her şey 25 Ekim’de, Podgorica’nın Zabjelo semtinde bir erkeğin bıçaklanmasıyla başladı. Kısa süre sonra, saldırganların Türk ve Azerbaycan vatandaşı olduğu açıklandı. Saldırının nedeni hiçbir zaman netleşmemiş olsa da, bu haber adeta bir barut fıçısını ateşledi. Kısa sürede sokaklar “Türk öldürün” sloganları atan gruplarla doldu; Türklerin işlettiği kafe ve restoranlar ateşe verildi, Türk plakalı araçlar tahrip edildi.

Özellikle endişe verici olan, şiddetin rastlantısal değil, organize bir biçimde yürütülmesiydi. Sosyal medyada yayılan videolarda, önceden hazırlanmış pankartlarla yürüyen gruplar görülürken, aynı anda bazı medya organları “Türk tehlikesi” ve “yabancı çeteler” başlıklı haberlerle ortamı daha da kızıştırıyordu.

Karadağ polisi, saldırıya uğrayanları korumak yerine tam 45 Türk vatandaşını gözaltına aldı. Başbakan Milojko Spajić ise önce Türkiye ile vizesiz seyahatin kaldırılabileceğini duyurdu, ardından bu kararı resmen uygulamaya koydu. Bu adım, toplumun en aşırı kesimlerine verilmiş sembolik bir taviz olarak değerlendirildi.

Cumhurbaşkanı Jakov Milatović sükûnet çağrısı yaparak “toplu suçluluk” anlayışına karşı uyardı, ancak zarar çoktan verilmişti. Mesaj açıktı: Türkler şeytanlaştırılabilir, devlet ise bu konuda kararlı bir tepki göstermeyecek.

“Tahammülsüzlük Operasyonu”: Nefret nasıl siyasi bir araç haline geldi

Birçok kişi, Podgorica’daki olayın münferit bir hadise olmadığını, etnik nefretin siyasi amaçlarla araçsallaştırıldığı daha geniş bir kampanyanın parçası olduğunu düşünüyor.
Yaklaşık 13 bin Türk’ün yaşadığı Karadağ’da, son aylarda bazı Rusya yanlısı ve Sırp yanlısı medya organları, “Türk kolonizasyonu” ve “yeni Osmanlı etkisi” söylemlerini sistematik biçimde yaymaya başladı.

Karadağ güvenlik kaynaklarına yakın isimlerin ve portal CdM’in aktardıklarına göre, bu söylemler yıllardır Belgrad’la ve onun istihbarat ağlarıyla bağlantılı merkezlerden geliyor.
Belgrad’daki yetkililer resmi olarak sessiz kalsa da, Karadağ’daki olayların Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki ilişkilerin bozulmasının hemen ardından yaşanması dikkat çekiciydi.

Vučić ve Erdoğan yıllar boyunca milyarlarca avroluk ekonomik ve altyapı projeleri üzerinden yakın iş birliği kurmuştu. Türk şirketleri Sırbistan’daki yol yapımı, enerji ve turizm yatırımlarında aktif rol oynarken, Belgrad yönetimi Ankara’yı “istikrarın kilit unsuru” olarak tanımlıyordu.

Ancak bu denge bu sonbaharda değişti. Türkiye, Kosova ile yeni bir askerî iş birliği anlaşması imzaladı; bu anlaşma, saldırı ve kamikaze dronlarının satışını ve hibe edilmesini kapsıyordu.
Vučić, Ankara’yı o dönemde “Balkanları istikrarsızlaştırmak” ve “uluslararası hukuku ihlal etmekle” suçladı. Böylece, dostane diplomatik dil yerini açık bir düşmanlığa bıraktı.

O tarihten itibaren, Vučić’e yakın medya organlarında “Türk yayılması” ve “Balkanların İslamlaştırılması” gibi komplo teorileri yayılmaya başladı. Bu mesajlar kısa sürede Karadağ’daki bazı prosırp çevrelerde yankı buldu — zira bu yapılar, geleneksel olarak Belgrad’daki siyasi sinyallere duyarlıdır.

Vuçiç’in Ankara’ya Podgorica üzerinden mesajı

Tüm bu gerçekler göz önüne alındığında, yaşananlar Ankara’ya yönelik sofistike bir jeopolitik mesaj, yani Kosova’nın silahlandırılmasına karşı “intikam sinyali” olarak okunabilir.
Bu bakış açısına göre, Vuçiç Karadağ’ı vekâlet alanı (proxy) olarak kullanıyor; Erdoğan’a, “Sırbistan yakın çevresini karıştırma gücüne sahip” mesajı veriyor.

Karadağ bu tür operasyonlar için elverişli bir zemin. Ülke toplumsal olarak kutuplaşmış, Spajić hükümeti kırılgan ve doğrudan Belgrad’a yakın partilere bağımlı. Güvenlik kurumlarında hâlâ Sırbistan yanlısı kadroların etkisi hissediliyor.

Bu yüzden kamuoyunda, Zabjelo olaylarının dikkatle planlanmış bir “BIA (Sırbistan İstihbarat Servisi) operasyonu” olduğu, amacı itibarıyla hem siyasi korku yaratmak hem de Başbakan Spajić’i dizginlemek olduğu yönünde yorumlar yaygınlaştı.

Vuçiç: Tel Aviv ile Belgrad arasında

Sırbistan’ın Ankara’dan uzaklaşıp Tel Aviv’e ve otoriter müttefiklerine yakınlaştığı uzun süredir gözlemleniyor.
Vučić, Türkiye’yi “Balkanları istikrarsızlaştırmakla” suçlarken, aynı dönemde Gazze’deki katliamlar sürerken İsrail’e silah satan az sayıdaki Avrupa ülkesinden biri oldu.
Vučić bu ticaretten gurur duyduğunu defalarca dile getirerek İsrail’i “kardeş ülke” olarak tanımladı — oysa uluslararası toplum aynı ülkeyi sivillerin toplu öldürülmesinden sorumlu tutuyor.

Bu bağlamda, Türkiye’ye yönelik saldırı —ister sözlü ister nefret kampanyaları yoluyla olsun— Sırbistan’ın kendisini otoriter eksende yeniden konumlandırma stratejisinin bir parçası olarak görünüyor.

Karanlık çağrışımlar ve devletin sessizliği

Podgorica’daki olaylar sırasında atılan “Türk öldürün” sloganları, Avrupa tarihinin en karanlık dönemlerini hatırlattı.
İnsanların yalnızca kökenlerinden ötürü hedef alınması, Balkanların daha önce de ağır bedeller ödediği bir tehlikeyi yeniden canlandırıyor.

Devletin tepkisi ise yavaş ve yetersiz kaldı. Hükûmet, mağdurları açıkça korumak yerine popülist söylemler ve “gerilimi düşürme” açıklamalarıyla yetindi — bu da fiilen nefretin sessizce onaylanması anlamına geldi.

Bugün Karadağlıların en büyük korkusu şu soruda toplanıyor:
Eğer failler bu kadar kolay kurtulabiliyorsa, yarın daha da fazlasını yapmak için cesaret bulmayacaklar mı?

Sonuç: Mesaj Ankara’ya, uyarı Podgorica’ya

Podgorica’daki olaylar yalnızca Karadağ sınırlarında yaşanmış bir kriz değil. Bu olaylar, hem Ankara’ya hem bölgedeki diğer merkezlere gönderilmiş çok katmanlı bir siyasi mesaj niteliğinde.
Beograd’ın, çıkarına olduğunda bölge ülkelerini istikrarsızlaştırma kapasitesine hâlâ sahip olduğunu gösteriyor.

Aynı zamanda bu, Karadağ hükümetine yönelik bir uyarı:
Eğer Belgrad’ın çıkarlarına ters düşersen, seni bekleyen şey yalnızca medya kampanyaları ve siyasi blokajlar değil — sokaklarda kontrollü kaos da olabilir.

Ilgili Haberler