NATO VE RUSYA ARASINDA BALKANLAR (SIRBİSTAN ve BOSNA HERSEK)

Bayram POMAK

NATO ve Rusya’nın dünyanın değişik bölgelerinde çatışma alanları mevcuttur. Hiç şüphesiz ki bu çatışma alanlarının en önemlilerinden biri Balkanlardır. Tarih boyunca bu coğrafya Batı ve Rusya’nın ortak çıkar alanı olmuş ve bu çıkarların çatışması sonucu savaşlar meydana gelmiştir. Tarih, bugün de olmaya, oluşmaya devam ediyorken geçmişin hayaleti de hala bu coğrafyada gezinmekte. Soğuk savaş döneminde Balkanlar Sovyetlerin çıkar alanıyken, Sovyetlerin dağılmasından hemen sonra bu coğrafya NATO tarafından kendi çıkar alanı olarak oluşturulmaya başlandı. Bunun neticesinde Balkan ülkelerinin çoğu NATO üyesi oldu. Süreç hala devam etmektedir. İki büyük gücün takıldığı ve en fazla zorlandığı bölge Sırbistan ve Bosna olurken, en fazla zorlandığı halk ise Sırplar olmuştur. NATO bölgeyi kendi bünyesine katarken Sırp engeline takılmıştır. Bu iki büyük güç arasındaki çekişmeyi de kendi lehine kullanan ülke Sırbistan olmuştur.

    Sırbistan

Eski Yugoslavya’nın varisi olarak görülen Sırbistan, Rusya’nın Balkanlardaki en güçlü müttefiki iken, NATO’nun ise tarihinde savaştığı ilk ve tek devlettir. Bu bakımdan Sırbistan’ın Rusya ile güçlü askeri ilişkileri mevcuttur. Sırbistan, hem Rusya hem de NATO ile ortak askeri anlaşmalar yapmaktadır. Sırbistan’da Slobodan Miloseviç düşürüldükten sonra iktidara gelen demokrat hükümet döneminde NATO, Sırbistan Karadağ hükümetiyle (o dönemde Karadağ daha bağımsız olmamış, Yugoslavya’nın ismi Sırbistan – Karadağ olarak değiştirilmiştir)  2005 – 2007 yılları arasında Özel İşbirliği programı hazırladı. Aynı şekilde 2005 yılında NATO – Sırbistan Savunma Reform Grubu kuruldu. Grubun amacı Sırbistan güvenlik sektörünün reform sürecini desteklemekti. Aynı şekilde Sırbistan ve NATO arasında imzalanan Transit Düzenlemeleri anlaşması, Reform Grubu ile operasyonlarının başlaması, NATO ve Sırbistan arasında doğrudan kurumsal ilişkileri güçlendirme ihtiyacını doğurdu. Bunun neticesinde 2006’da taraflar arasında yapılan bir anlaşma ile Sırbistan Savunma Bakanlığında, NATO’nun bir askeri irtibat bürosu açıldı. Yapılan tüm bu anlaşmalar Sırp halkında rahatsızlık yarattı. Çünkü Sırp halkı NATO’yu düşman olarak görmekte idi. O dönemde başlayan Kosova Sırbistan görüşmeleri neticesinde Sırbistan’da ciddi bir NATO karşıtı kampanya başlatıldı.

Bunun üzerine Sırbistan hükümeti 26 Kasım 2007 tarihinde mecliste ‘‘NATO’nun 1999 yılında Güvenlik Konseyi kararı olmadan Yugoslavya’yı bombaladığı ve Kosova’da otorite olduğu’’ gerekçesiyle nihai kararın bir referandumla Sırp halkı tarafından verileceğini duyurarak karar zamanına kadar askeri tarafsızlık ilan etti. Aslında Sırbistan’ın askeri tarafsızlığı hem NATO hem de Rusya ile ortak çalışma alanı açmıştır. Nitekim NATO ve Rusya Sırbistan’ı kaybetmemek için çekişme halindedir. 2011 yılında Brüksel’de NATO karargâhında Sırbistan ve NATO Bireysel Ortaklık Eylem Planı anlaşmasını imzalamışlardır. Dönemin dış işleri bakanı İvica Daçiç burada yaptığı konuşmada ‘‘Bireysel Ortaklık Eylem Planı anlaşması bizim tarafsızlık politikamıza aykırı değildir, yaptığımız bu anlaşma Barış için ortaklık taahhüdümüzdür’’ demiştir. Daha sonra 2015 yılında Sırbistan NATO ile “Bireysel Ortaklık Planını’’ kabul etmiştir.

Sırbistan ile Rusya arasında ise ayrı bir bağ mevcuttur. Rusya neredeyse Sırbistan’ın hamisi olarak davranmakta ve Sırbistan’ın tüm tarihi süreçlerinde önemli rol oynamaktadır. Bu yüzden NATO, Rusya’nın bu en önemli oyuncusunu ondan koparmak istemektedir. Bu yüzden Sırbistan’ın AB yolculuğuna ciddi destek vermektedir. Rusya’nın, Sırbistan’da olan etkinliğini göstermek açısından yapılan bir incelemede Sırbistan’da; Rusya ile bağlantılı 10 yurttaş hareketi, 21 vatandaş örgütlenmesi, 16 siyasi eylem hareketi, 14 siyasi parti, 8 web sitesi, Sırbistan’da ofisi olan 2 Rus derneği, 16 Kremlin yanlısı medya kaynağı, 3 Rus vakfı, 5 Kültür ve Eğitim kurumu tespit edilmiştir. Nitekim bu STK ve kurumlar vasıtasıyla yüzlerce Sırp, Rus saflarında Ukrayna’da, Kırım’da, Suriye’de, Libya’da ve dünyanın değişik yerlerinde savaşmaktadır. Tespit edilen bu kurum ve kuruluşların çoğunun faaliyetleri özellikle Sırbistan’ın 2015 yılında AB ile formel müzakerelerin başlaması ve NATO ile Bireysel Eylem Planının hayata geçirilmesiyle birlikte hız kazanmıştır. Rusya bu yumuşak gücü Batı aleyhtarlığını artırmak için kullanmaktadır.

NATO’yu ve özellikle ABD’yi en fazla rahatsız eden meselelerden biri de Rusya tarafından Sırbistan’ın Niş şehrinde 25 Nisan 2012 yılında açtığı acil durum merkezidir. Ruslar tarafından buranın her ne kadar bir sivil merkez olduğu belirtilse de NATO buranın bir askeri istihbarat üssü olduğunu, üssün ABD tarafından Kosova’nın Ferizaj şehrinde açtığı üsse cevap olarak açıldığını iddia etmektedir. Nitekim öne sürülen bazı delillerde bu üsten Suriye’ye ve diğer Orta Doğu ülkelerine silah taşındığı ispatlanmaya çalışılmıştır. Ancak Rusya ve Sırbistan bu iddiaların hiç birini kabul etmemiş ve buranın tamamen sivil ihtiyaçlar için kullanılan bir merkez olduğunu ve STK statüsünde kurulduğunu belirtmişlerdir.

Rusya BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olması hasebiyle Sırbistan’a yönelik çıkarılmak istenen tüm kararları veto etmiştir. Bu kararlar arasında Srebrenica soykırımı meselesi ve Kosova’nın UNESCO’ya üye olmasını engellemekte vardır. Sırbistan, Rusya’nın bu konumunu her zaman kullanmakta ve bu veto hakkını kendine bir güç olarak görmektedir. Bunun için tüm önemli kararlar öncesinde Sırbistan devlet yetkilileri Moskova’yı ziyaret etmekte ve stratejik kararları bu şekilde almaktadırlar. Askeri anlaşmalar bakımından da Sırbistan ve Rusya ilişkileri çok yakındır. 2016 yılında Rusya, Sırbistan’a 600 milyon dolar değerinde 6 Mig savaş uçağı, tank ve zırhlı araç hibe etmiştir. Dönemin dış işleri bakanı Daçiç, “bu hibe anlaşması Rusya için Sırbistan’ın anahtar savunma partneri olduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı. Aynı şekilde Sırbistan, 3 Aralık 2016 tarihinde Rusya ve Belarus ile ‘‘Slav Kardeşliği’’ tatbikatında yer almıştır. Ekim 2016’da da BARS 2016 Rus ve Sırp pilotlar ortak tatbikat gerçekleştirmişlerdir.

Sırbistan askeri tarafsızlık kararı alarak herhangi bir safta olmadığını ifade etmiştir. Sırbistan’ın bu kararı, ona politikalarında manevra yapması için alan açmıştır. Ancak Sırbistan devlet aklı, özünde Batı’yı her zaman düşman görmektedir. Batı’nın her zaman Sırp halkına karşı hareket ettiği yönünde inançlar var. Genel olarak Sırbistan devleti ve halkı için ağır basan taraf her zaman Rusya olmuştur.

Bosna Hersek

Yugoslavya’nın dağılmasından sonra en fazla acı çeken ve zarar gören ülke Bosna Hersek’tir. 1992’de başlayan savaş ancak 14 Aralık 1995’te Paris’te imzalanan barış anlaşmasıyla sona erebilmiştir. Aslında bu anlaşmanın bir barış anlaşmasından çok, bir ateşkes anlaşması olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor.  1 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan eden Bosna’da meydana gelen savaşta 100 bin kişiden fazla insan öldü. Dayton anlaşması aslında Bosna’ya dünyanın en kompleks yönetim modelini getirdi. Yönetim yapısı karmaşık, anlaşılmaz ve zordur. Nüfusun %48’i Müslüman Boşnaklardan, % 37’si Sırplardan, % 14’ü Hırvatlar ve diğerlerinden oluşmaktadır. Dayton Barış anlaşmasının uygulanması ve güvenliği NATO üstlendi. NATO Barış güçleri önce IFOR daha sonra SFOR olmak üzere Bosna Hersek’e yerleşti. Zaman içerisinde NATO güçleri asker sayısını azalttı. NATO daha sonra bu görevi AB’nin ‘‘Althe Harekâtına’’ devretmiş ama ülkede bir NATO komutanlığı kalmıştır.

Ülkenin en büyük handikabı üç entiteden oluşması ve alınacak olan kararların konsensüsle alınması gerektiğidir. Bu kural ülkeyi bloke etmektedir. Çünkü genelde Boşnak ve Hırvatlar Batı yönlü politikaları benimserken Sırp entitesi Rusya yönlü politikaları benimsemektedir. Bu yüzden ülkenin NATO veya AB üyelikleri konusunda Sırplar her zaman engelleyici rol oynamaktadırlar. Bosna Hersek ilk defa 2006 yılında NATO’nun Barış için Ortaklık programına katılarak, NATO’ya üyelik ile ilgili süreci başlatmıştır. 2008 yılında bir sonraki aşama olan ‘‘Bireysel Ortaklık Eylem Planı’’ süreci başlamıştır. Daha sonra 2009 yılının Ocak ayında dönemin Savunma Bakanı Selma Çukiç Bosna’nın ‘‘Üyelik Eylem Planına’’ hazır olduğunu belirterek sürecin başlamasını talep etti. Ancak bazı NATO üyesi ülkeler Bosna’nın reformları yerine getirmediği gerekçesi ile bunu kabul etmedi. 2010 yılında Estonya’da düzenlenen NATO Dış işleri bakanları toplantısında Bosna Hersek ‘‘Üyelik Eylem Planına’’ davet edilmiştir. Ancak Bosna’nın 63 bölgesinde bulunan askeri ekipman ve teçhizatlarının kayıt altına alınması şartı bulunmaktaydı. Sırp bölgesi önce bu şartı kabul etti ama iş uygulamaya gelince bunun uygulanmasına izin vermedi. Nitekim 27 askeri bölgede askeri teçhizatlar kayıt altına alınırken, Bosna Sırp Cumhuriyetinde bulunan 23 bölgede bu teçhizatlar kayıt altına alınamadı. Aynı şekilde eski Yugoslavya ordusuna ait olan 63 mülkün sadece 33’ü kayıt altına alınabilmiştir. NATO’ya üye olmaya yönelik bu süreç Bosna’da siyasi kriz ortamını doğurdu ve uzun zaman hükümetin kurulamamasına neden oldu.

Bosna Hersek siyasi yapısı nedeniyle Batı ve Rusya arasında gerçek anlamda sıkışmış bir ülke olmuştur. Bir taraf NATO ve AB’ye doğru gitmeye çalışırken bir tarafta bu süreci baltalamak için elinden geleni yapmaktadır. Bütün reformlar Sırp üyenin vetosuna takılmakta ve ülkede siyasi kriz ve kilitlenme yaşanmaktadır. Nitekim son bir yıl içerisinde Bosna’da Sırpların sürekli kriz çıkarması ve Rusya’nın sürekli Sırplar lehine açıklama yapması da olayların arka planı hakkında yeterince bilgi vermektedir. Rusya dış işleri bakanı Lavrov hiç Saraybosna’ya uğramadan doğrudan Dodik ile görüşmüş ve neredeyse Bosna Hersek’in bütünlüğünü tanımadığı mesajları vermiştir. Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Sırp üyesi Milorad Dodik’te Bosna’nın uzun vadede hayatta kalma olanağının bulunmadığını ve Bosna sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesi gerektiği çağrılarını yapmaktadır. Bunun olmaması durumunda da hiç kimsenin Sırpları istemediği bir yerde tutamayacağını beyan etmektedir. Rusya Dodik’e sahip çıkarken ABD en son yayınladığı kara listede Bosna Hersek’ten Dodik’i bu listeye almıştır.

Küresel satranç tahtasının Balkanlar ayağında büyük güçlerin çok ciddi ve baş döndürücü çatışmaları devam ediyor. Bu çatışmalar gün geçtikçe daha fazla kendini hissettiriyor. Bir taraftan Batı blokunun bölgedeki etkinliği azalırken, Rusya’nın etkinliği her geçen gün daha da artıyor. Bu Sırbistan’da, Bosna’da, Kosova’nın kuzeyinde, Karadağ’da daha yakından müşahede edilmektedir. Sırbistan ve Bosna Rusya için bir koz olurken, Batı’nın ise yumuşak karnıdır. Batı STK’lar ve medya aracılığı ile yumuşak güç kullanarak bölgeyi dizayn etmeye çalışırken, Rusya daha agresif bir şekilde yer altı örgütleriyle dizayn etmeye çalışmaktadır. Son otuz yılda Balkan halkları bu iki güç arasındaki çatışmalarda sıkışıp kalmış ve iki gücün de kendileri için herhangi bir fayda sağlamadığını idrak etmeye başlamıştır!!!

Ilgili Haberler