Bayram POMAK
90’lı yıllarda Türkiye’de başlayan “Büyük Öğrenci Projesi” ile birlikte Türkiye, dünyanın her tarafından, özellikle Orta Asya ve Balkanlar’dan öğrenci almaya başladı. O dönemde Kosova’dan az da olsa Türkiye’ye öğrenci gitmeye başladı. Savaşlarla boğuşan Balkanlar için hem perspektif açısından hem de Türkiye’nin sunduğu imkânlar açısından bu muazzam bir imkândı. Bütün bunların hepsi Kosova için de geçerliydi. Zaman geçtikçe orada okuyanlar mezun olmaya, Kosova’daki liselerden mezun olanlarda Türkiye’ye gitmeye başladı. Türkiye’nin sunduğu bu imkanlar sayesinde Kosova liselerinde okuyan öğrencilerin geleceğe dair ümitleri artmaya ve ufukları genişlemeye başladı. Çünkü yeni savaştan çıkmış bir ülkede üniversite imkânı zor ve bir o kadar meşakkatli idi. Türkiye gibi büyük ve gelişmiş bir ülkenin kapılarını açması bütün öğrenciler için neredeyse bir nefes borusu mahiyetindeydi.
90’lı ve 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’ye gidip okuyan öğrencilerin sayısı her geçen gün artmaya başladı. Tabii olarak o günden bugüne kadar üniversiteye giriş koşulları da değişti. Bugün Kosovalılar artık sadece burslu değil kendi imkânlarıyla da Türkiye’deki üniversitelere başvuruyor ve orda okuyorlar. Gayri resmi rakamlara göre bugüne kadar Türkiye’den mezun olmuş 2000’e yakın Kosovalı bulunmaktadır; bir o kadar öğrenci halen Türkiye’nin değişik üniversitelerinde YTB (Yurt dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) veya YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) burslusu olarak veya kendi imkânlarıyla okumaktadırlar.
Ancak bir topluluğun sayısının ne kadar olduğu çok fazla önemli değildir; önemli olan o topluluğun ne kadar organize olup hareket edebildiğidir. Bu bakımdan Türkiye mezunları sayısal olarak var olan bu kapasitelerini organize olmak için de kullanmalıdırlar. Kosova gibi yeni kurulmuş ve gelişmekte olan bir ülkenin en büyük sıkıntısı yetişmiş insan bulmaktır. Çünkü bir ülkeyi ancak yetişmiş insanlar bir yerden bir yere taşıyabilir. Bu bakımdan Türkiye mezunları, Türkiye’den elde ettikleri tecrübeleri Kosova’ya taşımalı ve burada var olan sıkıntılar Türkiye’den elde ettikleri yeni bakış açılarıyla çözmeye çalışmalıdır.
Kosova’daki Türkiye mezunlarının en öncelikli görevi iyi bir şekilde organize olmak ve aralarında var olan kordinasyonu sağlamak olmalıdır. Ancak bunun yaparken Balkanlar’da var olan milliyetçilik, bölgecilik gibi hastalıkları aşmalı ve mezunları bir araya getirecek olan şey sadece Türkiye mezunu olmak değeri olmalıdır. Çünkü bugüne kadar yapılan bütün işlerin başarısız olmasının altında yatan nedenlerin özü geniş çerçeveyi göremeyerek küçük detaylara takılıp orada boğulmak olmuştur. Bu yüzden bizim işimiz göllerle değil okyanusla olmalıdır. Önümüzde duran okyanusu görmeli, göllere takılmamalıyız. Bu şekilde kazanan herkes olacaktır.
Türkiye mezunlarının bir diğer önemli görevi de Kosova ile Türkiye arasındaki ilişkilerde köprü kurmak olmalıdır. Daha önce de defalarca yazdığım ve belirttiğim gibi Kosova ve Türkiye ilişkileri asla uluslararası arenada bulunan diğer ikili ülke ilişkileri gibi olamaz. Bunun nedeni tarihin derinliklerinde yatmaktadır. Yavaş yavaş bu tarihi bilgiler gün yüzüne çıkmaya başladı.Ancak bu konuda yapacak daha bir sürü iş bulunmaktadır. Kosova’nın Türkiyeyi tanımaya, Türkiye’nin de Kosova’yı tanımaya ihtiyacı vardır. Türkiye mezunları bu rolü çok iyi bir şekilde yerine getirmelidir. Bunu yapmak için de önümüzde çok ciddi imkânlar bulunmaktadır. Mesela bugün Kosova’da TİKA, Yunus Emre, Maarif Okulları vb gibi bir çok Türkiye kurumu bulunmaktadır. Bu kurumlar ve Kosova kurumları aracılığı ile Türkiye mezunları iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesi için ciddi projeler üretmelidir.
Diğer önemli bir konuda Türkiye Mezunlarının aralarındaki iletişimlerinin artması için nelerin gerekli olduğudur.Zira her geçen gün sayısı artan Türkiye mezunlarının istihdam edilmesi en önemli konuların başında gelmektedir. İstihdam konusunun çözülmesi için sağlam bir altyapı oluşturulmalı ve Türkiye mezunlarının kendi aralarında iş yapmaları sağlanmalı, girişimci olan mezunların da istihdam sağlarken Türkiye’den mezun olanlara öncelik sağlaması vb gibi konulara dikkat etmelidir.
Yukarda genel hatlarıyla çizmeye çalıştığımız bu vizyon ve misyonu oluşturmak için iyi organize olmaya, iyi niyetli olmaya, bölgecilik, milliyetçilik vb gibi hastalıklardan uzak durmaya ve detaylara takılmayıp genel vizyonu görmeye ihtiyaç vardır. Bu şekilde kazanan herkes olacaktır.
Yunus Emre’nin dediği gibi:
BÖLÜŞÜRSEK TOK OLURUZ BÖLÜNÜRSEK YOK OLURUZ!