Tarih boyunca Doğu ile Batı arasındaki köprülerden biri olan Hırvatistan bir zamanlar Yunan kolonisi, ardından da Roma eyaletiydi. Bizans, Osmanlı, Napolyon ve Avusturya-Macaristan gibi imparatorluklardan etkilenen Hırvatistan’ın zengin ve karmaşık mirası, bu ülkeyi tam bir kültürel cevhere dönüştürmüş. Farklı dönemlere ait esintilere her yerde rastlamak mümkün.
Kalelerden kiliselere, tiyatrolardan yemek kültürüne, şarabında müziğine, Hırvatistan kültürünü gerçek anlamıyla tadabilmeniz için gezmeniz gereken 9 yerin listesini oluşturduk.
1- Rijeka, 2020 Avrupa Kültür Başkenti
Neden görmelisiniz: Rijeka’da neoklasik mimari, rengarenk bir şehir merkezi ve canlı bir çarşı bir arada.
Ne yapmalısınız: Rijeka, dağların ve denizin buluşma noktası. Bu etkileşimden çok zengin gastronomik fırsatlar ortaya çıkıyor. Hepsini denemek için şehrin merkezinde bulunan çarşıya gidin. Burası 19’uncu yüzyıldan bu yana lokantalarıyla biliniyor ve aynı zamanda Art Nouveau tarzı mimarinin de gözlemlenebileceği bir nokta.
Ziyaretinizi 2020’de yapıyorsanız ayrıca şanslısınız çünkü bu şehir 2020 Avrupa Kültür Başkenti seçildi. Yıl boyunca çeşitli kültürel faaliyetler ziyaretçilere açılacak. 600’dan fazla etkinlik, sergi, gösteri, opera, konferans, konser, festival ve daha fazlası sizleri bekliyor. Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde, Çocuk Evi’nde, Rijeka Şehir Müzesi’nde ve Galep gemi müzesinde yeni sergiler ziyaretçilerini bekliyor.
Ne denemelisiniz: Istria mantarları! Şehrin hemen yanı başındaki kasaba, Hırvatistan’ın meşe ormanlarında yetişen beyaz ve siyah renkli mantarlarıyla tanınıyor.
,
2- Zagreb
Neden görmelisiniz: Zagreb, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir yansıması gibi.
Ne yapmalısınız: Zagreb’in büyük bir kısmını yürüyerek gezmeniz mümkün. Şehrin sembolü olan Neo-Gotik Zagreb Katedrali’ni, ve kentin en eski binalarında Aziz Mark Kilisesi’ni görün.
Zagrebliler bu şehrin kişi başına en fazla müzenin düştüğü yer olduğunu savunuyor. Bütün hepsini gezmek için vaktiniz olmayabilir ama en ünlü güzel sanatlar müzesi Mimarı’yı ve başkentin tarihini öğrenmek için Zagreb Şehir Müzesi’ni gezmeyi unutmayın.
Asırlardır kentin en renkli caddelerinden olan Tkalčićeva Caddesini gezin ve bir fincan lezzetli Hırvatistan kahvesini yudumlarken insanları izlemek için Bogovićeva Sokağına uğrayın. Hırvatistan, kahvesinin yanı sıra zeytin yağı ve şaraplarıyla da tanınıyor.
Başkent Zagreb aynı zamanda bölgedeki farklı mutfakları tatmak için de ideal bir yer. Şehrin göbeğindeki Dolac çarşısında bunların hepsini deneyin. Ayrıca kenti adım adım gezerken geleneksel “konoba”lara da uğrayın ve yerel tatları en özgün şekilde tadın.
Ne denemelisiniz: Soğan ve peynirle hazırlanan lezzetli Grenadir Marša makarnası; karamelize kreple hazırlanan orijinal tatlı Kajzeršmarn; peynirli hamur işi Štrukli ve ünlü biberli bisküviler.
Bonus: Eğer ilkbaharın sonuna doğru gidecek olursanız, muhtemelen çok sayıdaki sokak festivallerinden biri olan “Cest is d’ best” ile karşılaşabilirsiniz. Şehir merkezinin tiyatro, müzik, performanslar ve sporla dolu bir sahneye dönüştüğüne şahit olabilirsiniz.
3- Zadar
Neden görmelisiniz: Zadar’da 3 bin yıllık tarihe şahitlik edebilirsiniz.
Ne yapmalısınız: Şehirde yürüyerek çeşitli anıtları keşfetmelisiniz. 9’uncu yüzyıla dayanan ve Hırvatistan’daki Roma dönemi öncesine ait en büyük yapı olan Aziz Donatus Kilisesi ile başlayın. Bugünlerde daha çok Rönesans müziği için bir sahne olarak kullanılıyor. Turizm ofisinden konserler tarihleriyle ilgili bilgi almayı unutmayın. 12 ve 13’üncü yüzyıllarda inşa edilen Anastasia Katedrali de görmeye değer.
Zadar bir zamanlar Venedik Cumhuriyeti’nin en büyük kale şehriydi. Bu kentin duvarları, 15 ve 17’nci yüzyıllarda inşa edilen Venedik Savunma Eserleri’nin bir parçasını oluşturuyor ve UNESCO Dünya Miras Listesi’nde modern deniz tahkimatının önemli bir kısmı olarak görülüyor. Oradan 1543 yılında inşa edilen tarihi Kara Kapısı’na geçin. Bu kapı, Dalmaçya bölgesindeki en iyi Rönesans eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Ne denemelisiniz: Sadece bu bölgede yetişen Marasca vişneleriyle hazırlanan ve asırlık tariflerle yapılan dünyaca ünlü Maraschino kiraz likörü; Hırvatistan’ın en fazla talep gören, Akdeniz tatları ile donatılmış ve zeytin yağına bandırılmış Pag peyniri; balık ve yengeç yahnisi brodet.
4- Sibenik
Neden görmelisiniz: Tarihi Sibenek’te iki UNESCO alanı bulunuyor
Ne yapmalısınız: UNESCO listelerinde bulunan anıtlardan biri 15 ve 16’ncı yüzyıllara dayanan Aziz James Katedrali. Gotik ve Rönesans sanatlarını birleştirmesi ile tanınıyor.
Osmanlıların ülkeye girmesinden korkan Hırvatlar, bu şehre dört kale kurmuş. Bunların en ihtişamlısı olan Aziz Nicholas’ın (Tvrđava Sv Nikole) savunmaya yönelik mimarisi de UNESCO Dünya Mirası olarak kabul ediliyor.
Sibenek’te ödüllü mimar Dragutin Kiš tarafından düzenlenen Orta Çağ Akdeniz bahçelerini gezebilirsiniz. Bahçe, gezmeye değer başka bir yer olan Aziz Lawrenve Manastırı’nın etrafında bulunuyor. Bahçeler tüm sene boyunca gezilebiliyor ve genelde yaz aylarında açık hava etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.
Dalmaçya’nın geleneksel yemekleri için de bu şehri gezmenizi tavsiye ederiz. Ülkenin bir numaralı şarap üreticisi olan bu kentte güzel bir kadeh şarap için deniz kıyısına gidebilirsiniz.
Ne denemelisiniz: Rendelenmiş peynirle sunulan mürekkep balıklı siyah risotto Crni rižot.
5- Primošten
Neden görmelisiniz: Daha önceleri bir ada olan Primošten, Orta Çağ balıkçı kasabası mimarisini hala koruyor.
Ne yapmalısınız: Yaklaşık beş yüz yıl önce, Osmanlı’nın bölgeye girişini engellemek isteyen ada sakinleri duvarlar, kuleler ve ana karaya bağlı bir köprü inşa ederek şehri korumaya çalışmış. Osmanlı geri çekildiğinde ise köprü yerine bir dolgu yol yapılmış. Sadece kıyı kasabası havası almak için bile gezmeye değecek bir yer.
Eski surlardan kalan Eski Şehir Kapısı’ndan başlayarak yokuş yukarı çıkın ve 15’inci yüzyılda yapılan Aziz George kilisesini ziyaret edin. Buradan eşsiz deniz manzarasını izleyin.
Dalmaçya mutfağını tatmak için en güzel yerlerden biri de Primošten. Özellikle keçi peynirini, yanında kırmızı Babić şarabını, prosciuttosunu ve zeytinlerini deneyin.
Ne denemelisiniz: Tüm Trakya ve Balkanların spesiyalitesi rakıyı bir de Primošten’de deneyebilirsiniz.
6- Trogir
Neden görmelisiniz: Burası “şehir-müze” olarak biliniyor.
Ne yapmalısınız: Trogir, Orta Avrupa’da en iyi korunmuş Romanesk-Gotik kentlerden biri olarak değerlendiriliyor. Şehir UNESCO koruması altında bulunuyor.
Romanesk-Gotik kiliseleri ve özellikle Aziz Lawrence Katedrali’ni ziyaret edin. Ardından Venedikliler tarafından 1400’lerde inşa edilen Kamerlengo Orta Çağ kalesini gezin. Kale bugünlerde konserlere, festivallere, performanslara ve açık hava sinemalara ev sahipliği yapıyor. Turizm ofisinden bilgi almayı unutmayın!
Ne denemelisiniz: Dalmaçya’nın en bilinen yemeklerinden bir çeşit dana eti yahnisi Pasticada’yı burada deneyebilirsiniz.
Bonus: Şehrin merkezinde UNESCO tarafından da listelenen bir Klapa performansı izleyin. Geleneksel şarkı grubu genellikle iki tenor, bir bas ve bir baritondan oluşuyor. Grup, şarkılarında aşkı, şarabı, vatanı ve denizi anlatıyor.
7- Split
Neden görmelisiniz: Eski şehri ve 1700 yıllık Diocletianus Sarayı ile tarihi bir cevher.
Ne yapmalısınız: Tarihi şehir merkezinde adeta zamanda geriye yolculuk yapmış gibi oluyorsunuz. İlk önce UNESCO listesinde bulunan Diocletianus’un sarayına gidin. Çok iyi korunmuş 4’üncü yüzyıl külliyesini gezin. Oradan Diocletianus’un anıt mezarının bulunduğu Aziz Duje Katedrali’ne uğramayı unutmayın. Ana yapısı M.S. 350 yılına kadar dayanan bu bina dünyadaki en eski katedraller arasında yer alıyor.
Eski Split mimarisini görebileceğiniz Roma dönemine dayanan Peristil Meydanı’na gidin. Etraftaki taş yapıtlar, meydana benzersiz bir akustik sağlıyor. Yazın giderseniz opera ve tiyatro performanslarını kaçırmayın.
Diocletianus’un sarayının etrafında Arnavut kaldırımı labirent gibi sokakları gezerken kaybolun. Ama ardında Halk Meydanı’nı bularak eski saat kulesini inceleyin. Günü Split’in kıyısındaki Riva Kordonu’nu gezerek tamamlayın. Burada açık hava restoranlarından birinde leziz mutfağı tadın.
Ne denemelisiniz: Hırvatistan’ın geleneksel yemeklerinden pazı ile yapılan ince börek Soparnik.
Bonus: Ağustosta ziyaret ediyorsanız UNESCO tarafından anılan bir diğer etkinliği kaçırmayın. 1717 yılından bu yanan Sinj’de (Split’ten yaklaşık 45 dakika uzaklıkta) yapılan Sinjska Alka at yarışı turnuvası.
8- Hvar and Stari Grad
Neden görmelisiniz: Hvar tarih öncesi dönemlerden beri yerleşim yeri olarak kullanılıyor.
Ne yapmalısınız: Adriyatik deniz yolları üzerinde bulunan Hvar, bulunduğu konum itibarı ile sanat ve kültür merkezine dönüşmüş. Avrupa’nın en eski tiyatrolarından Hvar Halk Tiyatrosu, yaklaşık 20 sene süren restorasyonların ardından artık yeniden kullanıma açık. Kültürel hazineyi gezmek ve yıl boyunca performansları izlemek mümkün.
Eski Yunanlar da M.Ö. 384 yılında adanın kuzeyindeki Pharos kolonisini kurmuş. Eski Şehir anlamına gelen Stari Grad, ismininde belirttiği gibi Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olarak kabul ediliyor. Stari Grad ovasında kullanılan tarım sistemi, neredeyse 24 asır sonra hala ayakta duruyor. Burası da UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor.
Ne denemelisiniz: Muhtemelen Yunan zamanından beri var olan ve Dalmaçya’da en eski balık pişirme yöntemi olarak adlandırılan patatesli balık yahnisi Gregada’yı deneyin. Ayrıca Hvar spesiyalitesi ahtapot salatasını ve bölgeye has Bogdanuša beyaz şarabını da tadabilirsiniz.
9- Dubrovnik
Neden görmelisiniz: Buraya boşuna Adriyatik’in incisi dememişler.
Ne yapmalısınız: Kalelerle çevrili Dubrovnik, ziyaretçilerine yüzyıllardır korunan mimari ve kültürel başyapıtlar sunuyor. Eski şehrin muazzam yaya yolu Stradun’un tepesindeki Pile Kapısı’ndan başlayarak yürüyün. 12’nci yüzyıla ait bir kilisenin kalıntıları üzerine inşa edilen katedrali gezin, kireç taşı sokaklarda barok mimarisine sahip binalara bakın.
Gün batımında surlara tırmanın ve eski şehre ve denize karşı Adriyatik Denizi’nde Güneş’in batışını izleyin. Mitik Orta Çağ dizisi Game of Thrones’ın birçok sahnede neden burayı kullandığını da anlayacaksınızdır.
Dubrovnik’te festivaller, açık hava konserleri, bahçeler, performanslar ve sergiler hiç bitmiyor. Bazıları Sponza Sarayı’nın avlusu gibi tarihi yerlerde sahne alıyor.
Yazın Dubrovnik Yaz Festivali sırasında tüm kent tiyatro gösterileri, jazz, bale ve konserler için bir sahneye dönüşüyor. Yıl boyunca konserler düzenleyen Dubrovnik Senfoni Orkestrasını da takip etmenizi tavsiye ederiz.
Ne denemelisiniz: 15’inci yüzyıldan beri yenen Zelena Menestra veya yeşil yahni. Bu yemek, isli domuz eti, ev yapımı sosisler, lahana, patates ve birçok sebze ile yapılıyor. Ayrıca Dubrovnik’in geleneksel tatlısı Rožata’yı da deneyebilirsiniz. Bu tatlı, içinde gül suyu ve gül likörü bulunan bir çeşit krem brüleye benziyor.