Batı Avrupa’da yayılan korkunç virüsler: Irkçı saldırılar

Malik Hasa

Son günlerde neredeyse dünyanın tamamı koronavirüs adında bir grip virüsün yayılmasından dolayı kâbus ve korku içinde. Aslında virüsün kendisinden kaynaklanan korkudan öte uluslararası medyalar daha fazla insanları alarma geçirdi ve hatta onlara virüsün ölümcül güçten daha fazla korku saldı…

Dünyada her gün insanların hayatlarına sebep olan yüzlerce ve binlerce ölümcül virüs var, hatta bunlar koronavirüsten daha korkunç, oysa ki medyalar koyun sürüsü gibi birbirinin peşine gidiyor ve farklı amaçlarla geniş kitlenin yönetimini eline alan kazanın kucağına av olarak düşüyor. Çoğu durumda da bunların başında dünya genelinde kazanç sağlayan ve birbiriyle ekonomik rekabette olan dünya devleridir…

Şimdi de tüm dünyada yüzlerce insanın yaşamlarını kaybetmesine sebep olan, ancak onun önlenmesi için kimsenin gerekli tedbirleri almadığı bir virüsten bahsedelim. Hatta medyalar hepimizi tehdit eden bu kadar büyük bir tehlikenin hakkında duyarlılık oluşturmak için ne finansal destek bulabiliyor, ne de insanî destek bulabiliyor…

Irkçı kaynaklı saldırılar ve cinayetlerden söz ediyoruz, zira bu hareketler tüm dünyada her yıl binlerce insanın yaşamına sebep oluyor…

Son olarak bu virüs Almanya’nın Hanau kentinte hortladı. Medyalar bu olaya gerekli ilgiyi göstermedi ve daha kötüsü baş döndürücü bir hızla saldıranı akıl hastası olarak nitelendirmek için çaba gösterdiler. Bu gibi saldırılar söz konusu olduğunda aslında bu olguyla karşılaşmaya alışığız, çünkü çoğu durumda zarar görenler Müslümanlardır ve saldıran kişinin hiç bir şekilde dinle bağlanmaması gerekir, çünkü Hıristiyanların Müslümanlara karşı işledikleri ırkçı cinayetler gibi bir ölümcül bir virüsü yansıtamazlar. Aynı tutumu daha önce de Almanya, İngiltere, Norveç, Hollanda, diğer Batı ülkelerinde ve ABD’de gördük.

Bu kişiler akıl hastası olarak teşhis edilmiş olsa bile uluslararası medyalar en az koronavirüse gösterdikleri kadar ilgi göstermeli, çünkü bu kişilerin sistematik olarak ve ırkçılığı esas alarak yaptıkları aynı şekilde ölümcül sonuçlara sebep olabiliyor…

 

Özel olarak da Arnavut medyaların böyle bir hassasiyeti olması lazım, çünkü en az son 30 yıl boyunca Arnavut toplumunun önemli bir kısmı bu Batı ülkelerinde yaşamaya devam ediyor, onlara karşı gösterilen davranışların Müslümanlara gösterilen davranışlarla aynı olduğuna göre Arnavut kurbetçiler de eğitim kurumlarında, iş yerlerinde ve mabedlerinde bu sözlü ve psikolojik saldırılara maruz kalıyor.

Başka bir deyişle Arnavut medyalar için sadece yüksek tıklama getirecek ve takipçi sayısını artıracak, aynı zamanda çoğu durumda panik ve toplu endişe yaratan veya yalan haberlerin yayılmasına sebep olan haberleri gündeme getirmek değil, bunun yerine Arnavutların hem yurtiçi, hem de yurt dışında karşılaştıkları sorunları ele alması gerekiyor. Çünkü ancak bu şekilde bu medyalar Arnavut medyaları olarak adlandırılabilir. Bundan yola çıkarak hep birlikte dünyanın her yerinde insanın özgürlüğünü ve haklarını çiğneyenn ırkçı saldırıları güçlü bir şekilde reddedelim, bilinçli olalım ve bu fenomenin aslında koronavirüsten daha tehlikeli ve zararlı olduğuna dair duyarlılık geliştirelim…

 

Ilgili Haberler