Türkleri Balkanlar’dan, Doğu Avrupa’dan uzaklaştırmak için yapılan son girişim olan 2. Kosova Muharebesi, Sultan 2. Murad’ın öncülüğünde Osmanlı’nın bu coğrafyada varlığını kesinleştirdiği zafer olarak tarih sayfalarında yerini aldı.
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Sezai Sevim, 572 yıl önce Sultan 2. Murad döneminde yaşanan 2. Kosova Muharebesi’nin, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki kalıcılığını kesinleştiren zafer olduğunu söyledi.
Sevim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1448 yılının ekim ayında yaşanan savaşın, Haçlıların Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’dan, Doğu Avrupa’dan atma girişimlerinin sonuncusu olduğunu anlattı.
Bu savaşın, Hristiyan dünyasının birlikte hareket ettiği, fırsatı ganimet bilen Avrupa devletlerinin, tahta yeni çıkmış bir padişahın (Fatih Sultan Mehmed) beceri kuvvetinin yüksek olmadığı ortamdan istifade etme girişimi olduğunu belirten Sevim, şöyle devam etti:
“Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın bazı bölgelerinde Osmanlı Devleti’ne karşı bir isyan hareketi başlamış, Eflak, Arnavutluk, Mora, hemen hemen kaynamaktadır. ‘Genç padişah var. O boşluktan istifade edelim. Kendi topraklarımızda Osmanlı hakimiyetini sona erdirelim’ türünden bir heyecan var. 2. Murad, o sıralarda Manisa’dan Bursa’ya gelir ve sonra Edirne’ye geçer. Osmanlı’nın Avrupa topraklarındaki bu iç karışıklıklar, kargaşa ve isyan hareketleri ile Avrupalıların Haçlı Seferi hazırlığından haberdar olmuştur. Daha önce de Varna Seferi için bir girişim yaşamışlardı ve 2. Murad, tahtın sahibi 2. Mehmed’in (Fatih Sultan Mehmed) talebiyle tahta tekrar dönmek zorunda kalmıştı. Bu sefer de yine öyle oldu. Haçlıların saldırısından haberdar olan 2. Murad, Edirne’ye geldi ve tahtta görevi devraldı.”
Sevim, 2. Murad’ın, Haçlı ordularının Tuna’yı aştığını, Anadolu’ya doğru yürümeye başlaması üzerine ordusuyla Arnavutluk tarafındaki isyanın bastırılmasını sağladığını ve Kosova’ya ilerlediğini dile getirdi.
Macar ordularının da Lehistan ve Haçlı kuvvetleriyle hareket edip Kosova’ya geldiğini ifade eden Sevim, “Osmanlı Ordusunun Arnavutluk’ta olduğunu düşünüp orada onları gafil avlamak hesabı yaparlar ama 2. Murad, daha önceden tertibatını almıştır. Haçlı Ordusu gelir ve çatışma başlar. Haçlı Ordusu, ricat taktiğinin bir versiyonunu uygulayan Osmanlı’nın çekildiğini zannedip dağınık şekilde saldırır ve kuşatılmayla 17-20 Ekim 1448’de büyük bir yenilgiye uğrar.” diye konuştu.
İstanbul’un fethine giden yolda çok önemli bir zafer
2. Murad’ın müthiş bir zafer kazandığını aktaran Sevim, “Bu galibiyet, Osmanlı için kalıcı bir galibiyettir. 2. Kosova, Osmanlı’nın Doğu Avrupa’da, Balkanlar’da kalıcılığının kesinleştiği zaferdir. Avrupalılar, Osmanlı’ya karşı Haçlı ordularının son seferini yapmışlardır. Mağlubiyetle sonuçlanması dolayısıyla bir daha cesaret edemezler. Bu yenilgi, büyük bir yenilgidir.” dedi.
Sevim, Osmanlı Devleti’nin Avrupa karşısında Balkanlar’da tutunmasını kesinleştiren sultan olan 2. Murad’ın, İstanbul’un fethi öncesinde bölgede kalıcılığı sağlayan son adımı atıp Avrupalılara darbe vurduğunu belirtti.
Muharebede püskürtülen Haçlı ordularının çok büyük kayba uğradığına değinen Sevim, “Haçlı ordularının 70 bin, Osmanlı Ordusunun 60 bin askeri var. Cephede 70 bin askerin hemen hemen yarısı kırılır. Böyle bir kırılma sonrasında bir daha da cesaretleri olmaz. Ondan sonra İstanbul’u almak biraz daha kolaylaşıyor çünkü onların cesareti kırılıyor ve onlar artık yığılmış, bitmiş oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Gözünü budaktan sakınmayan bir devlet adamı”
Dr. Öğr. Üyesi Sevim, Sultan 2. Murad’ın sakin, tasavvufa meyilli, cesur, gözünü budaktan sakınmayan bir kişiliğe sahip olduğu bilgisini verdi.
İyi yetişmiş bir devlet adamı olan 2. Murad’ın, İstanbul’u fethederek çağ kapayıp çağ açan oğlu Mehmed’i de iyi yetiştirdiğini dile getiren Sevim, şu ifadeleri kullandı:
“Aslında 2. Murad, ciğerparesi, oğlu Alaaddin’i iyi yetiştirme heveslisi. ‘Onu iyi yetiştireyim ki devletin başına o geçsin’ der ama Alaaddin, 1443’te av partisinde atın ayağının tökezlemesiyle düşüp ölür. İkinci oğlu Mehmed, 1444’te 12 yaşında tahta geçer. Çünkü artık büyük oğlunu kaybetmiş ve kendisi sağken tahtı sağlam bir yere teslim etmek istiyor. Devlet adamları orada, kendisi sağ. Artık çocuğu tecrübe kazansın istiyor. 2. Mehmed, şehzade sancağına gönderilmiş ama çok az bir süre orada bulunmuş, büyük bir tecrübe kazanma fırsatı bulamamış. Kendi sağken tahta oturursa o tecrübeyi yavaş yavaş kazanır ümidiyle bir yönüyle feragat ediyor.”
Sevim, Çelebi Mehmed ve Emine Hatun’un oğlu 2. Murad’ın saltanat hayatının 28 yıl sürdüğünü, hem kendisinin hem de eşlerinden Fatih Sultan Mehmed’in annesi Hüma Hatun’un türbesinin Bursa’daki Muradiye Külliyesi’nde bulunduğunu anımsattı.
Büyük oğlu Alaaddin’in vefatının ardından kendi ölümünün yakınlığını hisseden 2. Murad’ın, vefatından 5 yıl önce 1446’da vasiyetnamesini yazdığını belirten Sevim, “Genelde sultanların türbelerinin yanlarında akrabalarının sandukaları vardır. 2. Murad ise vasiyetinde kendisinden başka kimsenin türbesinin içine defnedilmesini istemiyor. Hayattayken inşa edilmesini istediği türbesi için 7 bin 500 dirhem altın bırakıyor. ‘Türbeyi kubbesinde açıklık bıraksınlar ki Allah’ın rahmeti benim mezarımın üzerine düşsün. Üstünde toprak olsun. Bu toprak, rahmetle sulansın. Alaadin’in türbesinden benim türbeme bir kapı açılsın.’ diyor.” bilgisini paylaştı.
2. Murad’ın hem gönül adamı hem de devlet adamı olduğunu ifade eden Sevim, ilmi, sanatı seven, sanatkarları, ilim adamlarını koruyup kollayan bir sultan olduğunu, bazı yazarlar tarafından “veli” ya da “derviş” olarak tarif edildiğini sözlerine ekledi.