Hırvatistan’da antik çağlardan beri bilinen kronik bulaşıcı hastalık cüzzam (lepra) için izole bir vaka doğrulandı. Sağlık Bakanlığı’nın RTL’ye yaptığı açıklamaya göre vaka yabancı uyruklu bir işçide tespit edildi; yetkililer durumun kontrol altında olduğunu ve panik için bir neden bulunmadığını belirtti. Hırvatistan’da cüzzamın son vakası 1993 yılında kayda geçmişti.
Cüzzam, Mycobacterium leprae bakterisinin neden olduğu kronik bir enfeksiyon olup en sık cilt ve periferik sinirleri etkiler. Tedavi edilmediğinde kalıcı hasarlara ve sakatlığa yol açabilir.
Yüzyıllar boyunca damgalama ve izolasyonla anılan hastalık, günümüzde antibiyotik kombinasyonlarıyla başarıyla tedavi edilebilen bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, erken tanı ve tedaviyle hastaların büyük bölümü çevre için risk oluşturmadan normal yaşamlarını sürdürebilir.
Belirtileri olan hasta yaklaşık 10 gün önce Split’teki epidemiyologlara başvurdu. Vakayı, Hırvatistan Halk Sağlığı Enstitüsü (HZJZ) Bulaşıcı Hastalıklar Epidemiyolojisi Servisi Başkanı Bernard Kaić de doğruladı.
“Bu konu çok konuşulmadı çünkü erken saptandı. Hasta tedavi görüyor; yakın temaslılarına temas sonrası profilaksi verildi. Onlar enfekte bile değil. İzlem altındalar ve durum kontrol altında,” dedi Kaić.
Sağlık Bakanlığı, hastanın Nepalli bir işçi olduğunu ve ailesiyle birlikte iki yıldır Hırvatistan’da yaşadığını açıkladı. Split’teki epidemiyologlar ayrıca açıklama yapmadı.
Epidemiyolog Kaić, cüzzamın “cilt değişiklikleri ve sinir hasarıyla ortaya çıktığını; hissizlik ve güçsüzlüğe yol açabildiğini” belirtti. “Tüberküloz gibi kronik bir hastalık; 6–12 ay süren çoklu ilaç tedavisiyle iyileştirilebilir. Büyük bir tehdit değil,” dedi.
Fran Mihaljević Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği Başkanı Ivan Puljiz de nadir görülen bu vaka nedeniyle kamuoyunun endişelenmesine gerek olmadığını vurguladı. Puljiz, Hırvatistan’da son vakanın 1993’te görüldüğünü, 20. yüzyılda ise toplamda yaklaşık 20 vaka kaydedildiğini hatırlattı.
Puljiz’e göre hastalığın yeniden görülmesi, lepra’nın hâlâ endemik olduğu Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Kongo DC gibi ülkelerden göçlerle ilişkilendirilebilir. Hastanın iki yıldır Hırvatistan’da yaşaması, büyük olasılıkla ülkeye zaten enfekte olarak geldiğini düşündürüyor.
“Enfeksiyonla belirtilerin ortaya çıkması arasındaki süre 6 aydan 10 yıla, hatta daha da uzun olabilir. Bu nedenle endemik bölgelerden gelen kişilerde önceden tespit her zaman mümkün değildir,” dedi.
Doktorlar, cüzzamın yüksek derecede bulaşıcı olmadığını vurguluyor. Puljiz, bulaş için genellikle uzun süreli ve yakın temasın, çoğunlukla aynı hanede aylarca hatta yıllarca birlikte yaşamanın gerektiğini belirtti.
Belirtiler çoğunlukla ciltte renk açılması (hipopigmentasyon) ile başlıyor; zamanla his kaybı gelişebiliyor. Ağır olgularda ciltte nodüler infiltrasyonlar, saç, kirpik ve kaş dökülmesi görülebiliyor. Yüzü tutan ileri vakalarda “facies leonina” (aslan yüzü) olarak adlandırılan görünüm ortaya çıkabiliyor.
Puljiz, hastalığın ölümcül olmadığını ancak tedavi edilmezse kas atrofisi, sakatlık ve cilt hasarına yol açabileceğini sözlerine ekledi./BALKAN POSTASI
