BİR DÜŞÜNÜR VE LİDER OLARAK ALİYA İZZETBEGOVİÇ

Bayram POMAK

Son yüzyılda Balkanlardan çıkmış en önemli entellektüel kimdir diye sorsalar hiç şüphesiz Aliya İzzetbegoviç derim. Doğu ve Batı medeniyetinin çarpışma alanı olan Balkanlarda doğan ve yetişen İzzetbegoviç Doğu ve Batı’yı en doğru şekilde değerlendirmiş, sentezlemiş ve ortaya evrensel bir dünya görüşü koymuştur.Bu evrensel dünya görüşünün kaynağı hiç şüphesiz ki İslam’dır. İzzetbegoviç, bir  Müslüman olarak Avrupa’ya da, Avrupa’nın dünyaya bakışına da meydan okumakta ve kendisini Avrupalı bir Müslüman olarak tanımlamaktadır. Ancak İzzetbegoviç’in Avrupalı Müslüman tanımı,Avrupa’ya karşı psikolojik kompleksler içeren bir tavır değil bilakis Avrupa’ya meydan okuyan ve İslam’ın da Avrupa’nın bir parçası olduğunu söyleyen özgüvenli bir uruştur.

İzzetbegoviç, Avrupa’yı hem okuyarak hem de Bosna savaşında yaşayarak müşahade etmiştir. Avrupalı Müslüman olması hasebiyle partisiSDA’nın (Demokratik Eylem Partisi) amblemini Endülüslü Müslümanların sembollerinden seçmiştir. Gerek ikinci dünya savaşında, gerek komünist Yugoslavya’da gerekse de Bosna savaşında her zaman İslam çizgisinde istikamet üzere olmuştur.Yugoslavya’nın en büyük davası olan ‘‘SaraybosnaDavasında’’ yargılanırken bile duruşundan asla taviz vermemiş Komünist rejime meydan okurken son sözleri: ‘‘Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam, benim için güzel ve asil olan herşeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.’’

Avrupalı Müslüman olma felsefesini ise şöyle açıklamaktadır: ‘‘Benim hoşgörüm, Avrupa değil İslam kökenlidir. Eğer hoşgörülüysem, öncelikle ve en çok Müslüman olduğum için, ancak ondan sonra Avrupalı içindir. Avrupa, parıldayan gerçeklere rağmen kendisini kurtarmaya kesinlikle muktedir olamadığı kuruntulara sahiptir. Örneğin, Bosna’daki bu savaş sırasında, yüzlerce kilise ve camii yıkıldı. Bunlardan bir teki bile Boşnaklar tarafından yıkılmadı, hepsi ‘‘Avrupalılar’’ tarafından yıkıldı. Türk idaresi dünyanın en yumuşak yöneticileri değillerdi, ama tüm Hristiyan halklar ve onların Ortaçağdan kalma en önemli anıtlarının hepsi 500 yıllık Türk idaresi boyunca ayakta kalabildi. Bu bir gerçek. Belgrad’tan fazla uzak olmayan FruşkaGora tepelerinin meşhur manastırları Türk yönetiminin 300 yılı boyunca ayakta kaldı ama üç yıllık Avrupalı yönetimine dayanamadı. İkinci dünya savaşı sırasında yakılıp yıkıldılar. Faşizm ve Komünizm Asya’nın değil Avrupa’nın ürünleridir ve şimdi bile Avrupa, Balkanlarda faşizmin ortaya çıkışına karşı fazla bir hassasiyet göstermemiştir. Avrupa’ya değer veriyor ve takdir ediyorum ama kanımca, kendisini olduğundan çok daha büyük görüyor.’’

İzzetbegoviç bu sözleriyle aslında hayat felsefesini özetlemiş ve hayatının merkezini İslamın oluşturduğunu bir kez daha beyan etmiştir.

Komünist Yugoslavya’da inancı ve düşünceleri yüzünden hapishaneler ve baskıların ardından onu daha büyük bir sınav beklemektedir; savaş! Hem de başkomutanın kendisi olduğu bir savaş. Endülüs’te, Müslümanların uğradığı katliam ve soykırımlardan sonra yeni Endülüs olan Bosna’yı savunma görevi İzzetbegoviç’e verildi. Ancak bu savaş adil bir savaş değildi. Avrupa’nın ortasında bir avuç Müslüman ve onları yemeye çalışan ‘‘tek dişi kalmış canavar’’. ‘Bosna için adalet aramak susuz çölde su aramak gibi bir şey’diyerek bu savaşın adaletsiz olduğunu vurgular. Avrupa’nın Bosna’ya yaklaşımını şu sözlerle açıklar;‘‘Bosna Hersek bir Avrupa ülkesidir ve onun halkı da Avrupalıdır. Fakat üzerimize çökmüş olan kötülük Asya’dan gelmemiştir; o da Avrupa kökenlidir. Saldırganda iki kötülük bir araya gelmiştir; faşizm (ırkçılık ve aşırı ulusçuluk) ve Bolşevizm (adalet ve yasa duygusundan tümüyle mahrumiyet). Her ikisi de Avrupa kaynaklıdır.’’

İzzetbegoviçverdiği bir röportajda Bosna’nın geleceği ile ilgiligörüşlerini;‘‘Hedefim, Bosna’yı muhafaza etmek ve Müslüman halkın orada kendi yerine sahip olmasını güvence altına almaktır. Eğer, ordunuzla birlikte gelip halkımıza ülkesini ve özgürlüğünü vermenizi istediğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Halkımız güneşin altında kendi yerini kendisi sağlamlaştırmalıdır. Kimseden özgürlüğü bize bir tabakta sunmasını beklemiyoruz. Bu itibarla da doğrudan yardımınızı istiyor değiliz”, şeklinde ifade ederkenAvrupa’ya ise şöyle seslenir;“ayakta kalma mücadelemizde bize engel olmamanızı istiyoruz; oysa siz çoğunlukla bizi engelliyor ve zaten yeterince zor olan mücadelemizi daha da zorlaştırıyorsunuz.’’Bu savaşta bırakın Avrupa’dan yardım almayı veya yalnız bırakılmayı aslında Avrupa’nın kendilerine engel olduğunu sitemle dile getirmektedir. En zor zamanlarda bile bir Müslümana yakışır şekilde onuruyla dik durmuş ve özgürlüğün bize bir tabakta sunulmasını istemiyoruz demiştir.

İzzetbegoviç, talihsiz bir zamanda Bosna’nın başına geçmiş, kendisini Avrupa’nın ortasında çok zalim ve adaletsiz bir savaşın içinde bulmuştur. Dünyadan yeterince destek görememiş ama yine de onurlu duruşu ile dünyanın saygısını kazanmıştır. Ancak savaş boyunca İzzetbegoviç’e her zaman çelme takmış olan Avrupa savaş sonrası da İzzetbegoviç’i savaş suçlusu SlobodanMiloşeviç ve Hırvat FranjoTudzman ile eşitlemeye çalışarak sırf Müslüman olduğu için “Müslüman köktendinci” suçlamasıyla yaftalamış, savaş sonrası Avrupa merkezli Bosna medyası aracılığı ile karalamaya çalışmıştır.

Savaş sonrası Bosna’ya gelen Avrupa kurumları nedeniyle İzzetbegoviç rahatsızlığını;‘‘Bir şeyleri paylaşmak zorundayız, ya toprağı ya da otoriteyi. Biz otoriteyi paylaşmayı tercih ederiz’’ve‘‘Yabancılar başlangıçta yardım eder, ama zaman geçtikçe patron olurlar.Bu ülkedeki yabancı bir güç, büyük bir kötülüktür. Rahatladığımız, bizi teselli eden tek şey. Bosna’nın başka seçimi olmaması ve bununla kıyaslandığında daha büyük kötülüklerin olması gerçeğidir – Çetnik ve Ustaşaların.’’sözleri ile dile getirirken soykırımla ilgili olarak ise tarihe geçen şu ifadeleri kullanır;‘‘Ondan ve onda kimin rol aldığından bahsederken bile

‘‘Ondan ve onda kimin rol aldığından bahsederken bile soykırımcılar unutulabilirler ama biz unutmamalıyız ve unutamayız; çünkü unutulan soykırım kendisini tekrar eder.

Bundan 19 yıl önce büyük lider ve düşünür Aliya İzzetbegoviç’i kaybettik. İzzetbegoviç’in düşüncelerinden ve hayat tecrübesinden alacağımız çok ders var. Fikirleri nedeniyle zorluklar yaşamış ancak onurlu duruşundan zerre taviz vermemiş örnek bir düşünür ve bir insan. Dünyadaki tek asil şeyin İslam olduğunu cesaretle haykırabilmiş bir adam. Dünyadan imzasını atarak geçmiş bir lider. Kendisine hayatı ile ilgili sorulan bir soruya verdiği cevapla bitirelim: ‘‘Bana yeniden bir hayat önerilseydi, reddederdim. Ancak yeniden doğmak zorunda kalsaydım, kendi hayatımı tercih ederdim.’’

Rahmetle…

Ilgili Haberler