Arnavutluk, Balkanların mücevheri ve Avrupa turizm sektöründe hızla yükselen bir destinasyon olarak öne çıkıyor, diye yazıyor Dilvin Yasa, Avustralya’nın günlük gazetesi “Escape”da.
Belki de henüz Arnavutluk’un Adriyatik ve İyon denizlerine uzanan 476 kilometrelik büyüleyici kıyı şeridini ya da 12 milli park ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan altı bölgeyi kapsayan dağlık manzarasını keşfetmemişsinizdir.
Ziyaretçiler, Arnavutluk’un özgünlüğü ve uygun fiyatlarının eşsiz birleşimi sayesinde unutulmaz bir tatil deneyimi yaşayacaklar.
Birleşmiş Milletler Turizm Örgütü verilerine göre, 2023 yılında Arnavutluk, dünyada en fazla uluslararası ziyaretçi alan dördüncü ülke oldu ve turizm sektörü inanılmaz bir hızla büyüyor.
Başkent Tiran, Osmanlı, faşist ve komünist dönemlerden kalma mimarisi ve nükleer sığınaklar ile gizli gözetleme müzesi gibi ilginç cazibe merkezleriyle 11 günlük bir turun başlangıç noktası olarak öne çıkıyor.
16 kişilik grubumuzun büyük bir kısmı Birleşik Krallık’tan gelmişti ve “Explore Highlights of Albania” turu ile ülkeyi keşfettik.
Tur rehberimiz Arben Kola, bizi Arnavutluk’un tarihi, mutfağı ve kültürüyle tanıştırdı ve Yunan sınırına kadar uzanıp ardından Arnavutluk Rivierası boyunca Kruja’ya kadar sürecek olan yolculuğumuzun eğlenceli ve öğretici olacağını vaat etti.
Şehir turumuzun ardından, öğle yemeğimizi bir çiftlik avlusunda yedik – bize ıspanaklı ve peynirli börek ile üzüm rakısı ikram edildi.
Daha sonra Dajti Ekspres teleferiğiyle, ayılar, geyikler ve kurtlarla dolu Dajti Milli Parkı’nın içinden geçerek bir yolculuğa çıktık.
Ayrıca, Bektaşi Dünya Merkezi’ni, Elbasan Kalesi’nin surlarını ve huzur dolu Lin köyünü ziyaret ettik.
Sonrasında Ohri Gölü kıyısındaki Pogradec’e doğru yola çıktık – Avrupa’nın en eski, en derin ve en biyolojik çeşitliliğe sahip gölü.
Oradan, Korça Kültür Merkezi’ne geçmeden önce, eski Osmanlı pazarı etrafında dönen taş döşeli sokakları keşfettik ve göl kıyısındaki bir restoranda taze kalkan balığı (koran alabalığı) yiyerek, krallar gibi bir ziyafet çektik. (Ayrıca, bir börek için yaklaşık 90 cent, bir kadeh rakı için 1 dolar ve köfte tabağı için 4 dolar harcadık.)
Arnavutluk Rivierası, ülkenin güneybatısında, İyon Denizi boyunca uzanan ve Akdeniz’in en az bilinen güzelliklerinden biri olarak kabul ediliyor.
Birkaç günümüzü, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan tarihi Gjirokastra şehrinde geçirdikten sonra, Himara yakınlarındaki Jala Plajı’nın göz kamaştırıcı mavisinde yüzerek, ardından antik Butrint harabelerini keşfederek Riviera boyunca yol aldık. Butrint, tarih boyunca Yunan kolonisi, Roma şehri ve piskoposluk merkezi olarak kullanılmıştı.
Daha sonra, muhteşem mavi tonlara sahip doğal bir kaynak olan Mavi Göz’ün berrak sularında kısa bir yürüyüş yaptık.
Arnavutluk Rivierası, yılda 300’den fazla güneşli gün ve büyüleyici plajlar sunuyor. Bunun yanı sıra, sahil boyunca güneşin tadını çıkarabileceğiniz şık gezinti yolları ve son derece uygun fiyatlar da cabası.
Turumuzun sonunda, Llogara Milli Parkı’nın mis gibi çam ormanlarını ziyaret ettik, MÖ 585’te kurulmuş antik Apollonia şehrini keşfettik ve Osum Nehri’nin kıyısında bembeyaz Osmanlı evleriyle ünlü Berat’ta şarap tadımı yaptık.
Ayrıca, Vlora ve Durrës gibi şehirleri ve çevresindeki bazı turistik bölgeleri de gezdik.
Kruja’daki son durağımıza vardığımızda, Arnavutluk’un gölleri, dağları, plajları, kaleleri ve antik kalıntılarıyla dolu bu büyüleyici ülkesini keşfetmiş olmanın verdiği mutlulukla turumuzu tamamladık.