Avrupa’da son dönemde İslam’a ve Müslümanlara karşı ırkçılık ve nefret söyleminde görülen artış bir arada barış içinde yaşama kültürünü tehdit ediyor.
“Müslüman Düşmanlığı Üzerine Bağımsız Uzmanlar Grubu” tarafından hazırlanan ve Almanya İçişleri Bakanlığınca haziran ayında yayımlanan rapora göre, Almanya’da sayıları 5,5 milyonu bulan Müslümanların üçte biri dinleri sebebiyle saldırılara maruz kalıyor.
Rapora göre, Almanya’daki Müslüman nüfus, ırk ayrımcılığına ve nefret söylemine en çok maruz kalan dini azınlıkların başında yer alıyor.
Danimarka’nın başkenti Kopenhag’daki Hamed bin Halife Medeniyet Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Abdulhamid el-Hamdi de AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Almanya’daki Müslümanlar özelinde hazırlanan bu raporun neredeyse tüm Avrupa’daki benzer durumu yansıttığını” ifade etti.
Aşırı sağ partilerin yükselişi ırkçılığı tetikliyor
Avrupa’da artan “İslamofobi”nin pek çok şekilde kendini gösterdiğine dikkati çeken Hamdi, “Bir Müslüman; adı, dış görünüşü veya kökeni nedeniyle ev ve iş bulmakta güçlük çekiyor. Tesettürlü kadınlar, ya kendilerine yöneltilen söylemler ya da baskı ve taciz yoluyla ırkçılığın hedefi haline getiriliyor.” dedi.
“Çoğu Avrupa ülkesinde Müslümanlara düşmanca bir yaklaşım benimseyen aşırı sağ partilerin yükselişiyle ırkçılık eskisinden daha yüksek seviyelere ulaştı.” diyen Hamdi, bu yaklaşımın Avrupa’da birçok siyasi ve sosyal organizasyon tarafından benimsendiğinin altını çizdi.
Hollanda’daki Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders’ı hatırlatan Hamdi, “Hollanda’daki Müslümanlar, Wilders ve partisi tarafından sık sık alay konusu ediliyor. Sosyal medya paylaşımlarının çoğunu taraftarlarını harekete geçirmek ve onları Müslümanlara karşı kışkırtmak için kullanıyor.” diye konuştu.
Hamdi, Wilders’ın, Hollanda’daki Müslümanları kışkırtmak için Hazreti Muhammed’e hakaret içerikli karikatür yarışması düzenlemeyi planlayacak kadar saldırılarının dozunu artırdığını, ancak parti üyelerinin can güvenliğini korumak için son anda bu plandan vazgeçtiğini söyledi.
Mültecilere çifte standart uygulandı
Müslümanların hatırı sayılır bir kesiminin bulundukları ülkelerde vatandaşlık hakkı elde ettiğini kaydeden Hamdi, “Nefret söylemi, Avrupalılar arasında ırk ve din temelli uçurumu derinleştiren rekor düzeylere ulaştı. Bu tehlikeli gelişme, Avrupa ülkelerinde bir arada yaşamı tehdit ediyor.” dedi.
Ukrayna savaşının Avrupalı Müslümanlara yönelik ırkçılığı gün yüzüne çıkardığını belirten Hamdi, bunun Avrupa medyasının Ukraynalı mültecilere bakışında görülebildiğini dile getirdi.
Hamdi, şunları söyledi:
“Ne yazık ki Ukraynalı mültecilerin, Avrupalı oldukları ve Suriye, Irak, Afganistan ve Orta Doğu ülkelerinden gelen mültecilerden tamamen farklı oldukları kabul edildi. Müslümanlara karşı nefret söylemlerinin gelişmesinde Avrupalı liderlerin açıklamalarının da payı oldu. Eski Bulgaristan Başbakanı Kiril Petkov, ‘Ukraynalı mülteciler alışık olduğumuz türden mülteciler değil, onlar Avrupalı, kültürlü ve eğitimli’ açıklamasında bulundu. The Telegraph gazetesi, Ukraynalı mültecilerin medeni olduğunu, Instagram hesaplarının olduğunu, seçimlerde oy kullandıklarını yazarak Orta Doğu’dan gelen mültecilere üstü kapalı bir şekilde saldırdı.”
Müslümanların başarıları, aşırılık yanlılarını çileden çıkarıyor
İsveç’te yaşayan Irak asıllı Salwan Momika’nın Kurban Bayramı’nın birinci günü Stockholm Camisi önünde polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakmasını, “Müslümanların duygularını provoke etmeyi amaçlayan başarısız bir girişim” olarak nitelendiren Hamdi, Danimarka, Hollanda ve daha önce de farklı şekillerde Fransa’da tekrarlanan bu olayların arka planına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Bu olayların ortak noktası, İslam düşmanlığı ve başta Müslümanlar olmak üzere Avrupa’ya göçmen akınını engelleme isteğidir. Bu kişileri çıldırma ve öfke nöbetine tutulmaya iten şey, camilerin dolup taşması ve Müslümanların okullarının parmakla gösterilecek derecede başarılı olmasıdır.”
Hamdi, çok sayıda sporcunun ırk, din ve ten renkleri sebebiyle ırkçı tezahüratlara ve hakaretlere maruz kalması ve bazı Müslüman sporcularla sözleşme yapılmaması yönünde dilekçelerin imzalanmasıyla İslam karşıtı bu kampanyanın zirve noktasına ulaştığını, geçen ramazan ayında da bazı sporcuların antrenman sırasında oruç tutmaları nedeniyle eleştirildiğini kaydetti.
Avrupa’daki Müslümanların, nefret söylemiyle mücadeledeki rolüne de değinen Hamdi, İslam dininin, aşırılık yanlıları ve fanatiklerin söylem ve anlatılarını çürüten medeni görüntüsünü yansıtmaya çalıştıklarını söyledi.
Verilen tepkiler İsveç hükümetini “özür dilemeye” zorladı
Hamdi, Müslümanların Kur’an-ı Kerim’in yakılması olayına verdiği tepkinin bir haykırış olmanın ötesine geçip İsveç hükümetini resmi olarak özür dilemeye ittiğini savundu.
Kur’an-ı Kerim’e yapılan saygısızlıklarla Müslümanların tahrik edilmeye ve kanunsuzluk bataklığına sürüklenmeye çalışıldığına değinen Hamdi, Avrupa’daki Müslümanların, bu saldırılara verdiği “medeni” tepkinin ve kanun çerçevesi içinde hareket etmelerinin övgüye değer olduğunu kaydetti.
Başarısız bu girişimlerden sonra ilerleyen günlerde radikallerin provokasyonlarının dozunu artırabileceği öngörüsünde bulunan Hamdi, Müslümanları, nefret çığırtkanlarının tuzağına düşmemeye, uyanık olmaya ve kanun çerçevesinde hareket ederek Avrupa’daki Müslümanların hatasını kollayanlara fırsat vermemeye çağırdı.