Bayram POMAK
Son on yıldır Suriye ve Ortadoğu ciddi şekilde dünyanın gündemini meşgul etmektedir. Bitmek bilmeyen savaşlar, göçler, ölümler ve neredeyse hiç kimsenin tam olarak orada neden savaş olduğu konusunda net bir fikrinin olmaması. İlk önce Beşar Esad rejiminin politikalarına karşı başlatılan gösteriler daha sonra bir şekilde iç savaşa evrildi ve iç savaşta ortaya çıkan onlarca grup…Ve en sonunda DAEŞ belası. Şimdi DAEŞ’in de ortadan kalkmasıyla birlikte hala devam eden savaşlar ve ölümler. DAEŞ’i bahane ederek Suriye’ye yerleşen bir sürü ülke ve DAEŞ belası resmen sona ermesine rağmen o ülkelerin hala orada yer almaları. Bu ülkelerin hala orada yer almaları, DAEŞ’ın aslında bir amaç değil, oraya yerleşmek için bir araç olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.
Bugün Suriye’de ABD, Rusya, Fransa ve daha bir sürü ülkenin askeri bulunmaktadır.Ancak bu ülkelerin orada bulunmaları konusunda dünya medyasında herhangi bir eleştiriye yer verilmezken Türkiye’nin ve Türk askerinin orada olmasını sürekli eleştiren çevreler nasıl bir paradoksun içerisinde olduklarının farkında değiller veyaburada açık bir kasıt bulunmaktadır.
Dünya medyasının yanında bizi asıl ilgilendiren konulardan biri Kosova basının konuya bakış açısının çarpıklığıdır. Bu konu hakkında ciddi bir bilgisizlik ve bilgileri kasıtlı bir şekilde çarpıtma bulunmaktadır. Türkiye’yi özellikle Rusya’nın müttefiki olarak göstererek ve Suriye’ye Türkiye’nin işgalci olarak girdiği algısını oluşturarak orada olan gerçekleri çarpıtmakta ve algı operasyonu yapmaktadır. Burada açıklığa kavuşturulması gereken en önemli konulardan biri Türkiye’nin neden Suriye’de olduğu meselesidir? Hemen hemen tüm güçler oradayken ve Suriye’de meydana gelenler bu ülkeler için dolaylı veya dolaysız herhangi bir tehdit teşkil etmediği halde orada bulunurken, orada yaşananların Türkiye’yi doğrudan tehdit ettiğini göz önünde bulundurursanız Türkiye’nin orada olmaması asıl sorunu teşkil edecektir.
Bugüne kadar Suriye’de ve Ortadoğu’da olan savaşların Türkiye’ye maliyeti milyarlarca avro ile ifade edilmektedir. Özellikle Suriye’den gelen 4 milyon mülteciye kucak açarak Türkiye herşekilde ağırlamış, kendi bütçesinden tüm ihtiyaçlarını karşılamıştır.Dünya bu hususta izlemekle yetinmiş ve mali destek taahhütlerini yerine getirmeyerek Türkiye’yi yalnız bırakmıştır. Dört milyon mültecinin ne demek olduğunu daha somut bir şekilde anlamak için şu şekilde düşünelim. Örneğin Kosova ve Arnavutluk nüfusunun tamamının başka bir ülkeye göç ettiğini düşünün.Ya da Bosna Hersek’in tamamının veya Sırbistan’ın yarısının başka bir ülkeye,mesela Almanya’ya veya başka bir yere göç ettiğini tahayyül edin. Nasıl bir kargaşa olabileceğini düşünmek güç olmayacaktır. İşte Türkiye bu kadar mülteci almış ve bu süreci başarılı bir şekilde yönetmiştir. Bu, aslında Türkiye’nin ne kadar büyük ve güçlü bir devlet olduğunu da göstermektedir. En son İdlib’de gerçekleşen olaydan sonra Türkiye, Avrupa’nın şimdiye kadarki sözleri yerine getirmemesi ve başka bir dilden anlamadığı gerekçesiyle göçmenleri artık durdurmayacağını ve kapıları açacağını bildirdi. Bunun üzerine şu ana kadar neredeyse yüz bine yakın göçmen Avrupa kapılarına dayandı. Burada altının çizilmesi gereken şey şudur: Türkiye bu insanları kovmadı, sadece kapılarını açtı ve “isteyen gidebilir” dedi.Bundan sonrası artık Avrupa’nın meselesi!
Bu konuyu 27 Şubat tarihli başyazısında Washington Postdile getirerek “Umutsuz insanların tek savunucusunun Türkiye olduğunu” dile getirdi ve bunun için Batılı ülkelerin hiç bir şey yapmadığını belirterek onları sert bir şekilde eleştirdi.
Kosova kamuoyunda anlaşılmayan ve anlaşılmak istenmeyen diğer bir konu da Türkiye’nin Rusya ile olan ittifakı. Aslında Türkiye’nin izlediği dış politika denge politikası ve bir yerde bir konuda ABD ile müttefik iken başka bir yerde başka bir konuda Rusya ile müttefik. Bu, devletlerin doğasında olan bir şeydir. Mesela Suriye konusunda Rusya ile mutabık iken İdlib konusunda Rusya ile mutabık değil, aynı şekilde Kırım meselesi ve Kosova meselesinde Rusya ile tamamen karşıt politikalar izlemektedir.
Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde başlayan süreç bugün Ortadoğu’yu yaşanmaz hale getirmiş ve getirmeye devam etmektedir.Bu süreç devam ettiği için Ortadoğu barıştan hala çok uzak. Dolayısıyla Türkiye bu süreçte sıranın kendisine geleceğini çok iyi bilmektedir.Bunu gerçekleştirmek isteyenler içeriden ve dışarıdan Türkiye’yi karıştırma peşindeler. Ancak Türkiye herhangi bir Ortadoğu devleti olmadığından dolayı İstihbaratı, ordusu, polis gücü ve en önemlisi de bu konular hakkında vatandaşlarının bilinçli olması nedeniyle oynanan oyunları ciddi bir kararlılıkla bozmaktadır. Oyunlar bozuldukça Türkiye’ye karşı oynanan oyunlar daha da sertleşmektedir.
Türkiye için Suriye politikası artık bir dış politika değil bir iç politikadır; kendi sınırlarını ve vatandaşlarını korumak için orada bulunmaktadır. Sadece kendi halkı için de değil, Suriye’de zor durumda ve tehlike altında olan Suriyeliler için de orada bulunmaktadır. Suriye içerisinde bulunan halkın çoğunun Türk askerinin olduğu yerlere göç etmesi onlar için Türk askerini güvenilir bir liman olduğunu da göstermektedir.
Türkiye Suriye’de, çünkü şayet Türkiye orada olmaz ve tehlikeyi oradan bertaraf etmezse sıranın kendisine geleceğini ve bugün orada var olan savaşın kendisine sıçrayacağını bilmektedir. Bu yüzden binlerce kilometre uzaklardan gelen ve hiç bir insani kaygı taşımayan ülkelere laf etmeyenlerin Türkiye’ye söyleyecekleri bir sözü dahi olamaz.
Türkiye orada kendi güvenliği ve insanlık için bulunmaktadır!