Malik Hasa
15 Temmuz tarihinde, Türkiye’nin yaptığı ciddi bir yatırımdan sonra bir bataklık Tirana’nın en iyi parklardan birine dönüşmesinden sonra, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki iyi ilişkiler adına bir sembolik işaret olması ve neden olmasın askerî bir rejimden acı çekmemizden sonra demokrasiyi seven bir ülke olduğumuzu göstermek için, “15 Temmuz Şehitleri Parkı”nın açılış töreni düzenlendi. FETÖ Terör Örgütü tarafından yönlendirilen darbeci askerler tarafından haince öldürülen 251 Türk vatandaşı adına bir vefa ve minnettarlık işareti olarak şehit isimlerinin üzerinde yazılı olduğu bir plaket de dikildi. Törene yüzlerce Arnavut, Arnavutluk’ta yaşayan Türk vatandaşları ve siyasî parti temsilcileri katıldı.
Yerel medyalar bu törene genişçe yer verdi ve gariptir ki çoğu zaman ‘şayet Türkler yaptıysa yayınlamayın’ denmesine rağmen, bu sefer törende büyük medyalar da katıldı. Aslında öylesine görünmek için de gelmemişlerdi çünkü haber her tarafa yayıldı. Bir kaç hafta sonra ise, sanki birileri elindeki buton ve sırtındaki dolar çuvalıyla sahneye çıktı ve bu anıta karşı bir kampanyanın başlatılmasını emretti…
Az çok Ağustos birinci haftanın sonuydu. Tesadüf olabilir mi? Tatil zamanı. Haber yok. Gazeteciler, redaktörler ve medya patronlarının reklamları yok. Böyle bir dolar dolusu çuval gerçekte Ağustos’un sıcak günlerinde lazım olan şeydi. İlk başta bir kaç fake hesap kamuoyunu bombaladı, çoğu zaman da az da olsa Türkiye’den nefret eden, mümkünse az çok Gülencilerle bağlantısı olan ve kendilerini analist, gazeteci ve düşünür olarak sayanlar avlandı. Ardından kampanya ücret karşılığında bir kaç haberin yayınlanmasıyla devam etti, mümkünse bu haberler en büyük ve takipçisi fazla olan web sitelerinde yer aldı.
Bu yetmedi, ertesi gün görünen o ki ‘borcu’ olan, biraz paraya ihtiyacı olan ve içlerindeki türkofobiden dolayı yazmaya hazır olanlara telefon edildi. Haber her tarafa yayıldı, ancak bunun finali ödeyecek bir kaç borcu olan bazı yabancı analistler ve eski bakanlar tarafından imzalandı. Çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Her türlü küfür ve hakaret edildi, ancak buna pek şaşırmamak gerek, çünkü ahlaken bile olsa Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’na karşı hakaret etmek yasak iken, her ikisine de başka her hangi bir ülkeye kıyasen en ağır şekilde hakaret ediliyor.
Anıtı diken kişiler yağcılar olarak gösterildi, oysa ki Türkiye hem solcu hem de sağcılara yardım etti, bu da gösteriyor ki aslında bu ülke siyasetinin kendisini değil de, içlerinde olan 5 milyon Arnavutun soydaşlarına yardım etti. Tüm bu olanların sonucunda tek bir şey oldu, o da gerçek yağcıların ve şahsî menfaatler sebebiyle gizli bir örgütü destekleyen ve sır ondan dolayı Türkiye gibi yakın coğrafyamızda önemli bir ülkenin Arnavutluk’la olan strateji ilişkilerini mayınlayanların asıl listesi ortaya çıktı.
Peki bu saldırıların arkasında duran nedir? Bir kaç soruyu yönlendirelim ve okuyucuların akletmeleri, ardından da gerekli cevapları bulmalarına müsaade edelim!
1- Neden bu saldırılar Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın Türkiye ziyaretinden sonra başladı?
2- Türkiye İçişleri Bakanı’nın Tiran ziyaretinden kimler korktu?
3- Türkiye’nin Arnavutluk yatırımlarından vazgeçmesini kimler ısrarcı bir şekilde arzu ediyor?
4- Türkiye’yi Arnavutlardan ısrarcı bir şekilde kimler uzaklaştırmak istiyor?
5- Kimler sellerden tehlike altında olan bölge sorunlarının çözülmesinde, Vlora havalimanı yapımında, ortak hava şirketinin genişlemesinde, eğitim alanındaki yardımların artmasında, ordu ve polis sektöründeki işbirliğinin genişlemesinde iki ülke arasındaki işbirliğine dair planları mayınlamak ister?