15 Temmuz Fetullahçı Darbe

Bayram POMAK

 

15 Temmuz 2016 Türkiye ve Dünya daha önce tarihte görülmemiş bir olaya şahit oldu. Türk ordusuna yerleşmiş bir grup, devleti ele geçirmeye çalışıyordu. Bunu yaparken de hiç bir değer tanımıyordu. Helikopterlerle sivil halka ateş ediyor, tanklarla arabaları eziyor ve sivilleri öldürüyordu. Peki ne oluyordu? Türkiye’de yıllarca sinsice çalışmış ve devlet organlarına sızmış bir örgütün en son silahı olan orduyu kullanmasıydı bu.

Peki bu örgüt kimdi, nasıl büyümüştü ve ne yapmaya çalışıyordu?

Fethullah Gülen, sözde bir din adamı, hareketini 1966’lı yıllarda İzmir’de başlatmıştı. İlk yıllarda bir hoca olarak vaazlar vermeye ve dini anlatan masum bir hareket olarak gösterilmeye başlamış ve göze batmamaya çalışmıştır. Daha sonra öğrenci yurtları kurarak öğrencileri devşirmeye başlamıştır. İlk okullarını 1986 yıllında kurmaya başlamıştır. Türkiye’de fakir olan zeki ve başarılı çocukları aileleri ile görüşerek alıyor, burs bağlıyor ve okutuyordu. Ancak bir şart vardı, sohbetlere katılmak ve Cemaat Abisinin sözünden çıkmamaktı. Daha sonra bu çocuklar hakkında hangi fakülteye kayıt olmaları gerektiği konusunda abiler karar alıyor ve bu çocuklar oraya yerleşiyordu. Okuldan mezun olduktan sonra örgüt elemanlarını devlet kurumlarına yerleştiriyordu. En stratejik kurumlar Adliye, Ordu ve Polis kurumlarıydı. Gençlere bu kurumlara girmeleri ve bu kurumların ‘Ehli dünya kurumlar oldukları ve terbiye edilmesi gerektiği’ telkin ediliyordu. Asla düşüncelerini söylememelerini, sürekli gizlenmeleri gerektiği, namazlarını bile gözle kılmaları telkin ediliyordu. Bu sızmalar çok daha önce fark edilmiş ve gazeteci Ruşen Çakır 28 Aralık 1986’da NOKTA dergisinde ‘Orduya Sızan Grup: Fetullahçılar’ diye bir araştırma yazısı yazmış ve bunların orduya nasıl sızdıklarını açıklamıştır. Ancak her zaman bir el bu örgütü korumuş ve dokunulmasına müsaade etmemiştir.

80’li yıllarda örgüt iyice büyümüş ve okullar açmıştır. 90’lı yıllarda ise daha görünür olmaya başlamış ve hükümetlerle arasını iyileştirmeye gitmiştir. Kendi asıl amaçlarını gizlemek için ‘Hoşgörü’ ‘Diyalog’ gibi kavramları kullanarak kendilerini maskelemeye çalışmışlardır. 1999 yılında ortaya çıkan bir kasetinde Fetullah Gülen kendi örgütü için şunları söylemiştir: ‘Tam özümüzü bulacağımız, kıvama erişeceğimiz ana kadar, o kuvveti temsil edeceğimiz şeyler elimizde olacağı anaa kadar, Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır’. Bu sözlerle kendi örgüt elemanlarının sabırlı olmaları ve gücü tam anlamıyla ellerine almadan harekete geçmemeleri uyarısında bulunuyordu. 90’lı yıllarda örgüt görülmeye ve medyanın ilgisini çekmeye başladı. Orta Asya’da okullar açılmaya ve orda da faaliyetler oluşturulmaya başlamıştı. Ancak hiç kimse nasıl bu kadar kolay büyüdüklerini anlamıyordu. Daha sonra Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu 1999 yılında yazdığı ‘KÖSTEBEK’ adlı kitapta bu örgütü, örgüt yapılanmasını ve dış bağlantılarını yazmış ve kamuoyuna açıklamıştır. Daha sonra Hablemitoğlu öldürülmüş ve faili meçhul olarak kalmıştır. Aynı yıl Emniyet İstihbaratı FETÖ örgütü hakkında rapor hazırlamış ve bu rapora dayanarak Fetullah Gülen hakkında dava açılmıştır, ancak aynı yıl Fetullah Gülen Amerika’ya kaçmıştır. Ondan önce 1998 yılında Papa ile görüşmüş ve Papa ile görüşmesinden sonra okulları hızla dünyaya yayılmaya başlamıştır. Bu örgüt hakkında konuşmuş, yazmış ve rapor hazırlamış herkes örgütün polis ve yargı yapılanması tarafından değişik uydurulmuş davalarla hapse atılmıştır. 2000’li yıllar bu örgütün faaliyetlerini daha açık ve görünür şekilde yapmaya başladığı tarihidir. Türkiye’nin tüm kurumlarında yuvalandıkları ve kendilerini güçlü hissettikleri için artık kendilerine dokunan herkesi yakmaya başladılar. Gazeteci Ahmet Şık yazdığı ‘İmamın Ordusu’ adlı kitaptan dolayı kumpas bir davayla hapse atılmış ve polisler tarafından alınırken ‘Dokunan Yanar’ diyerek örgütün tehlikesine dikkati çekmiştir. Aynı şekilde eski polis istihbaratçısı Hanefi Avcı da 2009 yılında ‘Haliçte Yaşayan Simonlar’ adlı kitabında bu örgütün yapılanmasını anlatmış ve daha sonra aynı şekilde FETÖ örgütünün yargıda ve poliste yerleştirdiği adamlar tarafından kumpas bir davayla hapse atılmıştır.

Daha sonra 2013 yılında AK Parti hükümetinin dershaneleri kapatmak istemesi bu hareketi en fazla rahatsız etmiştir. Çünkü dershaneler FETO örgütüne üye kazandırmak için kullandığı en temel araçlardan biriydi. Gezi Parkı sürecinde FETÖ’ye bağlı polisler göstericileri kışkırtarak hükümeti zorda bırakmayı amaçlamışlardır. Aynı şekilde örgütün yargı ve polisteki elemanları üzerinden 17/25 Aralık’ta yargı darbesiyle hükümeti düşürmeye çalışmıştır. Ancak burada başarılı olamadıktan sonra dış dünyada Türkiye’yi karalama kampanyasına giriştiler. Bu hamlelerden sonra hükümet bu örgütü çökertmek için harekete geçmiş ve örgüt elemanlarını devlet organlarından temizlemeye başlamıştır. İyice sıkışan örgüt en son çare olarak da Ordu’nun içerisinde yuvalanmış elemanlarını sahaya sürmüştür. Ancak tüm Türkiye bu kalkışmanın nerden ve kimden geldiğini biliyordu, bu örgütü tanıyordu ve bunlara Türkiye’nin teslim edilemyeceğini biliyordu. O yüzden o gece ölmek pahasına Türkiye’yi teslim etmek yoktu ve nitekim de öyle oldu. Türk milleti kahramanca demokrasiyi savunarak ülkesine sahip çıktı.

Peki, 1986’dan bu yana fark edilmiş olan bu örgüt her tarafa nasıl yayılabildi? Bu soru bizzat Fethullah Gülen’in ağzından şu şekilde ifade ediliyor ‘Biz hava gibi olmalıyız, herkes bizi bilecek, hissedecek ama göremeyecek’. Yani bu sorunun iki temel nedeni var. Birincisi güçlü ve özel bir güç tarafından korunmak ve ikincisi çok profesyonel bir şekilde kamufle olmak. Bu iki nedenden dolayı bu örgüt iyice gizlenebilmiş ve her tarafa yayılmıştır.

Yani FETÖ dış güçler tarafından Türkiye’yi esir almak için kurulmuş bir örgüttür. Bu örgütün en temel özelliği insanlara kendi değerleri üzerinden yaklaşmış ve bu değerlerle insanları kandırmış olmasıdır. Bugün Türkiye’de yaşayan herkes muhafazakarından, solcusuna, Kemalist’ine kadar bu darbe kalkışmasının FETÖ terör örgütü tarafından yapıldığını bilmektedir. Bu örgüt Türkiye’de bitmiştir ve dünyada da yakında bitecektir; çünkü artık işe yaramaz bir örgüt haline gelmiştir.

Ilgili Haberler