BÜYÜK RESİM: RUSYA

Ayhan Demir

 

Bir Sırp atasözü şöyle söyler: “Mutlak olan tek şey gelecektir; geçmiş ise durmaksızın değişir.” O halde, bugün olanları anlamak ve yarına yön vermek istiyorsak, önce geçmişi anlamalıyız.

Çok değil, biraz geçmişe gidelim.

Milletimiz, 1877-78 yılları arasında, Ruslar ile büyük bir savaşa tutuştu. Evet, meşhur, 93 Harbi. Ancak bilinenin veya iddia edilenin aksine: Osmanlı Devleti’ni yıkan, Birinci Cihan Harbi değil, 93 Harbi’dir.

Osmanlı, bu savaşa hazırlanmak için gerekli parayı bulamamıştır. Galata tefecilerine, yüksek faiz oranlarıyla, borçlanmıştır. Borçla girilen bu savaş, bizim için, tam bir felaketle sonuçlanmış; telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açmıştır. Geniş ve zengin araziler düşmana kaptırılırken, ekonomik açıdan çok zorlu bir döneme girilmiştir.

Osmanlı Devleti, Rusların sınırsız insan kaynaklarına ve maddi imkânlarına güç yetirememiştir. Kırım’dan Erzincan’a kadar bütün kaleler düşmüştür.

Rusların işgal ettiği topraklarımızda yaşanan mezalimin neye karşılık geldiğini anlatan birçok şahit ve belge var. Ancak meselenin bu tarafı başka bir yazı konusu.

Devam edelim.

Türk milleti birçok şeyi unutur veya affeder. Fakat canına veya devletine kast edenleri asla unutmaz. Bunun içindir ki, Doğu Anadolu’da düşman ve mezalim kelimelerinin karşılığı halen ‘Moskof’tur.

Yeni nesil pek bilmez. Ancak eski nesil Boşnaklarda da şöyle bir söz var “Ne Rus’u, o da haç(lı)dır.”

Bunlar dünde kaldı, diyebilirsiniz. Biz de bunu: Düşman, her zaman düşmandır. Bir kere mezalim yapan, yine yapar ya da yaptırır.

Buradan şuraya geçelim.

Rusya, Gürcistan’dan Baltık ülkelerine, Ukrayna’dan Suriye’ye uzanan geniş bir coğrafyada yayılmacı bir politika izliyor. 

Gürcistan ve Ukrayna’da ayrılıkçı bölgeler oluşturarak, bu ülkelerin AB ve NATO üyeliklerini imkânsız hale getirmeye çalışıyor. Rusya’nın doğrudan Kırım’ı işgali, Gürcistan’dan ayrılan/koparılan Abhazya ile Güney Osetya bölgeleri.

Moskof mezaliminin güncel halini, hemen yanı başımızdaki, Suriye’de de görüyoruz. Rus uçakları tarafından bombalanan insanî yardım konvoyları ve sivil insanların yaşadığı köyler.

Değişine bir şey yok. Mazlumun karşısında, zalimin yanındalar.

Moskova yönetiminin, en son gözüne kestirdiği bölge ise Batı Türkistan.

Rusya, Gürcistan ve Ukrayna’da uyguladığı planları, Karadağ, Bosna Hersek ve Kosova’da da uygulamak istiyor. Her üç ülkenin, huzur ve istikrarını tehdit eden ve hatta dinamitleyen tüm söylem ve eylemlere, örtülü değil, açıktan destek veriyor.

Mesela: Karadağ, bölgenin en küçük nüfuslu ülkelerinden bir tanesi olsa da Rusya’nın çok büyük hesaplarına ev sahipliği yaptı, yapıyor.

Karadağ, Kotor, Budva ve Bar gibi daha ziyade Adriyatik kıyısındaki tatil beldeleri ile gündeme gelen bir ülke idi. Ancak son dönemde, bu durum değişti.

2015 yılından itibaren…

Tembellik ve gamsızlıklarıyla bilinen Karadağlıların yüzüne, belirgin bir gerginlik düştü. Plaj şemsiyelerinin ve şezlongların yerini protesto çadırları aldı.

Meydanlardaki protestocuların en büyük destekçisi, halk değil, Rusya oldu! Bu desteğin en önemli gerekçesi: Karadağ’ın NATO üyesi olma arzusuydu.

Bir başka gerekçe: Karadağ’ın, Ukrayna krizinde, AB yanlısı tavır sergilemesiydi. Balkanlardaki diğer Ortodoksların desteğini arkasına alan Rusya, Kırım ve Ukrayna’daki, genişleme politikalarına ‘ihanet eden’ Karadağ’a bu şekilde karşılık verdi. 

Bosna Hersek ve Kosova’ya gelince…

Hatırlarsınız: Rusya, BM Güvenlik Konseyi’ne gelen Srebrenitsa soykırımı tasarısını veto etmişti. Ayrıca Bosna kasabı lakaplı Ratko Mladiç’in de şartlı tahliyesini talep etmişti. 

Halen bu duruşunu muhafaza ediyor.

Rusya’nın, Bosna Hersek ve Boşnaklar aleyhine attığı adımlar bununla kalmıyor. Boşnak, Hırvat ve Sırpların merkezi bir otorite etrafında birleştiği Bosna Hersek’teki ayrılıkçı Sırp milliyetçileri de destekliyor.

Bosna Hersek yerine Kosova ve Boşnaklar yerine Arnavutlar yazdığınızda, değişen bir şey olmaz, olmuyor. Çünkü Kosova’nın kuzeyindeki ve Sırp Cumhuriyeti entitesindeki milliyetçi Sırplar, birer piyondan ibarettir. Onlar, sadece asıl sahiplerinin sözcülüğünü yapıyorlar.

İma etmiyor, doğrudan söyyorum: Rusya, Bosna Hersek ve Kosova’da, neticesi silahların patlaması ve yeniden kan dökülmesine kadar varabilecek, tüm çıkışların fikir babasıdır. Sırp Cumhuriyeti entitesinden yükselen ‘dostlarımız’ ifadesinin öznesi, Rusya’dır.

Moskova yönetiminin, Kosova’nın kuzeyindeki ve Sırp Cumhuriyeti entitesindeki milliyetçi Sırpların, her türlü ayrılıkçı ve şiddet yanlısı söylem ve eylemlerini koşulsuz desteklemesi bunun ispatıdır.

Bosna Hersek ve Kosova’da neler olduğunu, bundan sonraki yazılarımızda daha detaylı biçimde, tek tek ele alacağız. Ancak yeri gelmişken…

Sırp Cumhuriyeti entitesinin, Bosna Hersek devlet yönetiminden bağımsız ordu, polis teşkila, yargı ve sağlık sistemini tesis etme girişimleri, Dayton Antlaşması’nın ihlalidir. Anayasal düzeni yıkma girişimidir.

Aynı şekilde, Kosova’nın kuzeyindeki Sırpların, sınır kapılarından geçişleri engellemek adına giriştikleri her türlü vandalizm eylemleri de bir ülkenin huzur ve güvenliğini bozmaya yönelik hareketlerdir.

Bu tür söylem ve eylemler, eski yaraların yeniden açılmasına sebep olabilir. Bu yaklaşım, Rusya, Sırbistan ve diaspora Sırplarına hiçbir fayda sağlamaz. Aksine, Ermenistan örneğinde olduğu gibi, Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmalarına; hiç hesap etmedikleri neticeler ile karşılaşmalarına sebep olabilir.

Bizden hatırlaması.

Ilgili Haberler