SULTAN V. MEHMED REŞAD’IN KOSOVA ZİYARETİNİN 110.YILDÖNÜMÜ

Bayram POMAK

15 Haziran 1911’de Rumeli Seyahati esnasında Sultan V. Reşad Kosova’yı ziyaret etmişti. Hatta bu seyahatin en önemli durağı Kosova olmuştur. O dönemde meydana gelen hadiseler ve siyasi ortam baya yaşlanmış ve hasta olan Sultan’ın Rumeli’yi seyahat etmesini gerektirmişti.  110 yıl önce yapılan bu ziyarette neler oldu, o dönemin atmosferi neydi ve seyahatin etkilerini bu yazıda toparladık.

Sultan V. Mehmet Reşat 1909 yılında tahta çıkmıştır. Tahta çıktığı yılın ertesinde Mart 1910’da Arnavutlar çeşitli gerekçelerle vilayetin merkezi Usküp’te ayaklanmışlardır. Bu ayaklanma neticesinde, ayaklanmaları bastırmak için İttihad ve Teraki yönetimi isyancıların üzerine asker göndermiş ve ayaklanmaları bastırmıştır. Ancak bu politikalar Arnavutları devlete karşı soğutmaya başlamış ve birçok Arnavut ileri gelen Devletin Arnavutları gözden çıkardığı yönünde yorumlamıştır.

Bu gelişmeler üzerine İttihad ve Terakki yönetimi Arnavutların gönlünü almak ve Makedonya ve diğer bölgelerde bulunan unsurları devlete ısındırmak için bazı çıkış yolları aramaya başlamıştır. Bu yönde istişareler devam ederken Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Talat Bey’in daveti üzerine 1911 yılının başında Midhat Şükrü Bey’in evinde akşam yemeğinde bir araya gelen 31 milletvekilinin sohbeti esnasında Rumeli Seyahati kararı alınmıştır. Bu toplantıda Berat milletvekili ve daha sonra 28 Şubat 1912’de Arnavutluk’un bağımsızlığını ilan eden İsmail Kemal Bey’de bulunmuştur.

Alınan bu karar üzerine 25 Nisan 1911’de Selanik, Manastır ve Kosova mebusları (milletvekilleri) Sultan’ın huzuruna çıkarak, bölge ahalisinin duygu ve düşüncelerini bildirmişlerdir.

Sultan’ın Rumeli seyahati hazırlıkları çerçevesinde Amasya, Trabzon, Sivas fırkalarından ve Ankara bölüğünden önemli miktarda kuvvet Kosova’ya sevk edildi.

Sultan’ın Rumeli seyahati için büyük hazırlıklar yapılmış ve bu ziyarete büyük önem verilmiştir. Seyahat için yürütülen propaganda da üzerinde en fazla durulan ve en çok önem verilen etkinlik Kosova bölümüydü. İttihad ve Teraki’nin genel sekreteri Hacı Adil Bey, Rumeli gazetesinde yayımlanan ve İstanbul basınının iktibas ettiği yazısında, Meşhed’de kılınacak Cuma namazını, İslam tarihinde benzeri görülmemiş ‘‘ümmetçe bir namaz’’ olarak nitelemiş ve mümkün olduğunca Müslüman’ın Kosova’ya gelmesi gerektiğini vurgulamıştı.

Sultan’ı taşıyan heyet filosu 5 Haziran 1911’de Dolmabahçe rıhtımından hareket etmiştir. Sultan ilk önce Selanik’e, Manastır’a ve en sonunda da Priştine ziyaretini gerçekleştirmiştir.

Sultan Reşad ve yanındakiler 15 Haziran Perşembe sabahı trenle, yaklaşık iki gün kalacakları Priştine’ye geçtiler. Usküp’ten Priştine’ye gitmek üzere hareket eden tren, program uyarınca sadece İlyashan ve Orhaniye istasyonlarında mola verecekti. Fakat Lebyan (Lipjan) halkından, trenin kendi köylerinde de durmasını, aksi takdirde rayların üzerinde yatacaklarını dile getiren bir telgraf ulaşınca, Sultan Reşad bu sevgiyi karşılıksız brakmamış, bu istasyonda iki dakika durulmuştur. Sultan V. Mehmet Reşad ve beraberindekileri taşıyan özel tren ezani saatle 05.10’da Priştine istasyonuna girmiştir. İstasyon ile ikametgah arasındaki mesafe 12 kilometre idi. Büyük bir kalabalık Sultan’ı karşılamaya çıkmıştı. Padişahı görmenin uğurlu ve şifalı geleceğini düşünenler, türlü marazlarla inleyen hastalarını, kötürüm ve konuşamayan yakınlarını oraya taşımışlardı. Hastasını neden getirdiğini sorusuna karşılık, bir hasta yakınının, ‘‘Padişah babamın yüzünü görecek ve iyi olacak’’ cevabını vermesi dikkat çekiciydi. Bu arada bir yandan toplar atılırken, diğer yandan bando tarafından seslendirilen marşlar eşliğinde ileri gelen memurlar, askerler, milletvekilleri, Belediye meclis üyeleri, bölgenin ve şehrin önde gelenleriyle öğrenciler, ve çok kalabalık bir halk topluluğunun, o dönemde revaçta olan ‘‘Çok Yaşa!’’ tarzındaki tezahüratıyla karşılanan Padişah’la refakatinde ki heyet, bir süre istasyonda hazırlanan salonda dinlenmiş ve onu karşılayanlarla sohbet etmiştir. Saat 06.17’de istasyondan hareket ederek Hükümet konağına geçmiştir. Yol boyunca halk büyük sevgi gösterileri göstererek Padişah’ı karşılamışlardır. Padişah’ın hükümet konağına girişiyle birlikte top atışları başlamıştır. Padişah, burada yaptığı konuşmada ziyaretinin amacını ve bu vesile ile duyduğu heyecan ve sevinci şöyle dile getirdi: ‘‘Milleti görmek üzere gelişimden ve Meşhed’i yakından ziyaret edeceğimden dolayı çok sevinçliyim…’’ ifadelerini kullanmıştır. Padişah, Vilayet erkanı ile görüşürken dışarda Priştine ve Vuçitrn’dan gelen gençler yöresel kıyafetleriyle birlikte davul ve kaval eşliğinde yöresel oyunlar oynayıp dans etmişlerdi.

Padişah Hükümet konağına yerleştikten sonra heyetinde bulunan İsmail (Tuncu) Bey, Priştine’de bir gezinti yapmış ve gördüklerini aktarmıştır. İsmail Bey Haziran olmasına rağmen havanın paltoyu giymeyi gerektirecek derecede soğuk olduğunu aktarmıştır. Ayrıca İsmail Bey dönemin Priştine’sini şu şekilde anlatıyor: ‘‘Burası Usküp kadar cazibeli değil. Dar sokaklar, ibtidai şekilde dükkanlar, Arnavut kaldırımı döşeli yollar, ahali tam milli kıyafette, memurdan başka fesli kimse yok. Birçok başçı, çorbacı dükkanları, abacılar, kunduracılar, lüzümündan fazla kahvehane oturan çok, civardan gelmiş halk nazara çarpmakta, nargile, tütün tiryakileri birbirine müsabakat edercesine duman salıveriyorlar. Tütün serbest, dirhemle açıkta satılıyor….’’

Priştine ve hatta Rumeli’nin en önemli bölümü 16 Haziran 1911 Cuma günü idi. Çünkü, Meşhed –i Hüdavendigar ziyaret edilecekti. 16 Haziran Sabahı Padişah, öncelikle İpek, Senice, Taşlıca gibi çevre sancaklardan gelen heyetleri kabul etmiş, ardından Priştine merkezinde bulunan Fatih Sultan Mehmet ve Sultan II. Murad camiilerini ziyaret etmiştir.

Camii ziyaretlerinden sonra en önemli durak olan Meşhed – i Hüdavendigar’a gitmek üzere saat 1’de Padişah dört atlı arabasıyla ve beraberindeki heyetle birlikte tören düzeninde Meşhed’e hareket etmiştir. Yol boyunca en üst düzeyde tedbriler alınmıştır. Saat ikiyi yirmi (02.20) geçe bir yokuş çıkılmış, burada hazırlanan çadırda Padişah on dakika dinlendikten sonra yola devam edilmiştir. Padişah ve heyeti Meşhed’e, Kosova Ovasına vardıklarında hava sert rüzgarlı ve soğuktur. Ancak heryer Padişah’a seslenmek isteyen insan kalabalıklarıyla dolmuştur. Burada ki halk yiyeceğini yanına almış ve burada 2 – 3 günden beri Padişah’ı karşılamayı beklemiştir. Nihayet Murat Hüdavendigar’ın Türbesi’ne 700 metre kadar uzaklıktaki yassı tepede kurulan Otağ – ı Hümayun’a ulaşılmıştır. Padişah kendisi be başkumandanlık adına bayrakların çekildiği otağında kısa bir süre dinlenmiştir. Bu sırada çevre tepelerden toplar atılmakta, bandonun çaldığı selam havasına asker ve yüzbinlerce halkın ‘‘Çok Yaşa’’ şeklindeki tezahürat ve duaları karışmaktadır. Arnavut kabileleri her birine Murad’ı Hüdavendigar veya diğer Osmanlı Sultanları tarafından verilmiş olan hususi bayraklarıyla gelerek ovada yerlerini almışlardır.

Saat 03.30’da çadırlarda hazırlanan masalarda soğuk kuzu, zeytinyağlı yaprak dolması, sütlü irmik helvası, yumurtalı tavuk ve bol kirazdan ibaret öğle yemeği yenilmiştir.

Cuma namazının kılınmasından sonra Sadrazam İsmail Hakkı Paşa hazırlanan kürsüye çıkarak önce Padişah’ın nutkunu okumuş, sonra da hazır bulunanlara kendi adına hitap etmiştir. ‘‘Arnavut Kardeşlerim’’ hitabıyla başladığı nutkunda, dinleyenlerin tasvipkar tezahüratları arasında devam eden Sadrazam, iki konuya vurgu yapmıştır. Birincisi halkın yanıltıldığı, fitnecilere inanmamaları gerektiğidir. Sadrazam’ın altını çizdiği ikinci konu ise kan gütme adetinin kötülüğüdür ve bundan mutlak kaçınılmasının lüzumudur. Bunun için bir af kanunun çıkartılıyor ve Padişah da diyetinin ödeyemeyenelere 30.000 lira ihsan ediyordu. Sadrazam konuştukça sık sık ‘‘Padişahım çok yaşa!’’ sloganı atmış ve ‘‘Baba!’’nidalarıyla tepki vermişti.

Birkaç yıldır isyan halinde bulunan ve Osmanlı askeriyle çatışan İsa Boletini ise Meşhed buluşmasına iştirak etmiş, padişahtan affını dilemişti. Hünkar da hepsini affetmişti. Sabah muhabirinin anlattığına göre Batuşa ve Boletin Meşhed’de ahali arasında dolaşarak vatanlarını ancak Meşrutiyet sayesinde selamete kavuşabileceğini anlatmışlardır. Mahmud Şevket Paşa’da önceki akşam çete reisleriyle yaptığı görüşmede Malisörler isyanının bittiğini söylemiş, bu haber Meşhed’de toplanan yüzbinlerce Arnavut arasında yayılmış ve fevkalade memnuniyet yaratmıştı.

Cuma namazı kılınıp dua, niyaz ve nutuklardan sonra Padişah, büyük dedesi Murad – ı Hüdavendigar’ın türbesine geçmiştir. Meşhed’de günün anısına somut eserler de bırakılmak istenmiş; avlu içerisinde bir çeşme inşa edilerek, Reşadiye Medresesi’nin temeli atılmıştır. Medresenin temel taşını bizzat koyan Sultan Reşad, inşaa masrafını kendi kesesinden karşılamayı ve aylık taksitler halinde göndermeyi vaad etmişti. Ancak, Balkanlara dönük birçok proje gibi, medrese inşaatı da akim kalacaktır. Sultan Reşad, Murat Hüdavendigar’ın türbesine geçmiş ve sandukanın başında Fatiha okumuştur.  Sultan orada bulunurken kendisine ender görülen süt beyaz renkte malağıyla birlikte bir manda hediye edilmiştir. Daha sonra Sultan, Priştine’ye doğru Meşhed – Hüdavendigar’dan ayrılmıştır.

Sultan’ın geldiği Meşhed’te toplanan kalabalığın sayısı hakkında değişik rakamlar verilmiştir. Kimi 300 bin, kimi 100 – 120 bin, kimi 80 bin rakamını söylemiştir. Ancak yapılan değerlendirmeler halkın maneviyatının yüksek tutulması için abartıldığı yönünde idi. En makul miktarlardan birisini veren Halid Ziya Bey, katılımın daha yüksek olması gerekirken, Dahiliye Nezareti’nin bir emrini yanlış yorumlayan yerel yöneticiler yüzünden düşük gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Rus Çarı II. Nikola’nın düğününde izdiham nedeniyle binlerce kişinin ezilip öldüğünü hatırında tutan hükümet, benzer bir afetin yaşanmaması için Kosova Vilayeti yöneticilerine uyarıda bulunmuştu. Bunu yanlış anlayan yöneticilerin çoğu Meşhed’e gitmek isteyen ahaliyi geri çevirmiştir. Aksi takdirde padişahın Meşhed’de Cuma selamlığı yapacağını ve namaz kılacağını duyan Arnavutların akın akın koşacağı ve mahşeri bir kalabalık oluşacağı kesindi. Neticede beklenen sayının yarısı gelebilmiş, izdiham bir tarafa, Cuma alayı ve namazı şaşılacak kadar az bir ahali ile gerçekleştirilmiştir. Düşüklüğün bir nedeni de, padişaha bağlılığı ile bilinen İpek, Yakova ve Prizren bölgelerinin Sultan’ı karşılamaya temsilci göndermemeleriydi. Bu bilgilerden hareketle, yeteri sayıda insan toplamak konusunda büyük güçlüklerin çekildiği belirtilen Zürcher, tören sırasında çekilen fotoğrafları da göz önünde bulundurarak en fazla 20 bin kişilik bir grubun katıldığını kaydetmiştir.

Kalabalığın beklenenden az olmasından sonraki ikinci hayal kırıklığı, padişahın nutkunun Arnavutçaya tercümesi sırasında yaşanmıştır. Tercüme görevi Manastırlı İsmail Hakkı Bey’e verilmişti. Fakat çevirmeye sıra geldiğinde ‘‘bir kelime Arnavutça bilmediği cevabını’’ vermesi şaşkınlık yaratmıştı. Lütfi Simavi, halbuki onun padişahın maiyetine sırf bu vazife için alındığı belirtilmiştir. Manastırlı’nın, derhal ellerini kaldırarak Arapça uzun bir dua ederek vaziyeti kurtarmaya çalışmıştır.

İki trenle seyahat eden Padişah’ın hareket saatinin iyi duyurulamamış olması, Priştinelilerin ve özellikle de çevreden gelen misafirlerin uğurlama sırasında istasyonda yeterince hazır bulunmamalarına sebep olmuştu. Nihayet saat bire doğru Sultan V. Mehmet Reşat ve maiyetindekiler istasyona gelmişlerdir. Törenden sonra özel vagonuna binen Padişah, bandonun çalmakta olduğu marşlara karışan top sesleri ve ‘‘Yaşa yaşa’’ tezahüratları arasında ‘‘Cümlenizi Allah’a emanet eyledim. İnşallah yine görüşürüz’’ cümleleriyle Priştinelilere veda ederken, tren alafranga saat dokuzda Selanik’e doğru hareket etmişti.

Seyahatten tam bir yıl sonra, Murat Hüdavendigar’ın şehit düştüğü tarihin ‘‘milli gün’’ ilan edilmesi gündeme geldi. Daha birkaç ay önceki çatışmaların unutup padişahla yakınlık kuran Priştine’nin Arnavut ileri gelenleri ‘‘şanlı hadise’’ olarak telakki ettikleri seyahat hatırasının ölümsüzleştirmek ve milli duygunun sürekli canlı kalmasını sağlamak amacıyla, her yılın Haziran ayının ilk Cuma gününden başlamak üzere üç gün süreyle türbe yakınında panayır kurulmasını teklif ettiler. Priştine idare meclisi teklifi vilayet meclisine sundu. Burada yapılan müzakerelerde milli gün önerisi makul bulundu. Fakat getirilecek olan hayvanların dışkıları ve kalabalığın yol açacağı kirliliğin mekana saygısızlık olacağı; ayrıca türbe civarında ki verimli ve ekili arazinin çiğnenmesiyle çiftçilerin zarara uğrayacağı hesaba katılarak panayır fikri reddedildi. Kosova vilayet meclisi öneriyi Babiali’ye sundu. Meclisi Vukela’da yapılan görüşmelerden sonra, Birinci Kosova Zaferi’nin yıl dönümü olan 16 Haziran tarihi bayram ilan edilerek her yıl bu tarihte Meşhed’de toplanılması Sultan Reşad’ın iradesiyle uygun görüldü. Kararın gazetelerde ilan edilmesi istendi. Ancak ilerleyen günlerde ki gelişmeler ‘‘Kosova’nın Fethi ve Sultan Murad’ı Anma Bayramı’’ olarak adlandırabileceğimiz milli günün kutlanmasına fırsat vermedi. Bir yıl önce başlayan Osmanlı – İtalyan harbinin devam ettiği esnada Balkan Savaşlarının patlak vermesi imparatorluğu yeni bir buhranlı sürece sürüklerken Sırp ordusunun 2 Ekim 1912’de Priştine’yi ele geçirmesiyle 523 yıllık hatıralar da Türklerin elinden çıkmış oldu.

Bayram POMAK

Bu yazı Sultan V. Mehmet Reşad’ın Kosova’yı ziyaretinini 110. Yıldönümü münasebetiyle;
İsmail (Tuncu) Bey’in Hatıra – ı Seyahatinde Sultan Reşad’ın Rumeli Ziyareti: Kosova, Nesimi Yazıcı, Belleten, Cilt LXXVIII, sayı 283, Aralık 2014; ve
Balkanlarda Son Osmanlı Padişahı: Sultan V. Mehmed Reşad’ın 1911 Yılında ki Rumeli Seyahati, Kemalettin Kuzucu, Türksosbilder, Cilt 2, sayı 2, 2017, sayfa, 01 – 39;

Makalelerinden faydalanılarak hazırlanmıştır.

Ilgili Haberler