“ARTIK GÖRÜNMEZ DEĞİL: BOSNA’DA SAVAŞTA TECAVÜZÜN ÇOCUĞU KENDİ HİKAYESİNİ YAZIYOR”

Alen Muhić, 1993’te Goražde Savaş Hastanesi’nde doğdu; biyolojik annesi Foça’dan sürgün edilmiş ve tecavüze uğramıştı.

1990’ların başında Bosna-Hersek’e yönelik saldırgan savaş, sayısız aileyi ve insan hayatını yok etti: Çocuklar, babalar, oğullar, kızlar, anneler… Binlerce kadın ve kız çocuğu tecavüze uğradı. Bu olayların sonucu olarak bugün pek çok çocuk ebeveynsiz, pek çok ebeveyn de çocuksuz; ayrıca, savaş sırasında annelerine tecavüz edilen kadınlardan doğan çok sayıda çocuk var.

Onlara “savaşın görünmez çocukları” diyorlar. Birçoğu kökenlerinin gerçek hikâyesinden bihaber; bilenler de toplumun damgalamasından korktukları için susuyor.

Alen, Goražde Savaş Hastanesi’nde dünyaya geldi. Biyolojik annesi, Foça’dan sürgün edilmiş ve tecavüz edilmişti. Alen’i beslemeden, isimsiz olarak doğurdu ve sonra kaçtı; çünkü Alen, onun Miljevina’daki yaşadığı dehşetin bir sembolüydü.

Bugün Alen, Goražde’de yaşıyor, mutlu bir evliliği ve üç çocuğu var.

“Benim hikâyem bilinen bir hikâyedir: Savaşta yaşanan cinsel şiddetin ürünü olarak doğmuş bir çocuk. İnsan hakları, özellikle savaşta tecavüze uğrayan çocukların, kadınların ve erkeklerin hakları için mücadele ediyorum,” diyor.

En zor anı ise biyolojik ebeveynlerini öğrendiği andı:

“Biyolojik anne-babanın isimlerini öğrendiğimde, özellikle de biyolojik babamın—anneme tecavüz eden adamın—Foça sokaklarında aramızda hiçbir şey olmamış gibi dolaştığını görünce, ‘Gerçeği öğrenmek ve onu tanımak istiyorum’ dedim,” diye anlatıyor. Çocukken evlat edinildiğini öğrendiğini de hatırlatıyor.

Alen“Birkaç ay sonra Šemsudin Gegić’in belgeseli çekilmeye başlandı ve o zaman bu konudan ilk kez kamuoyuna bahsettim; tabii o anda ‘Pandora’nın Kutusu’nu açtığımı bilmiyordum, çünkü Bosna’da hâlâ tabu bir konu,” diyor.

Hayat hikâyesini “Ben Alen’im” adlı otobiyografik kitaba dönüştürdü. Bu eser, çocukluğunu, yaşadığı travmaları ve hayat boyu taşıdığı gücü belgeleyen çarpıcı bir tanıklık.

“Her zaman bir kitap yazmak istedim. Çoğu çocuğun damgalanmaktan ve toplumun yargılayıcı parmak işaretinden korktuğu için susması beni çok etkiledi. O anda yazmaya karar verdim,” diyor. Bugün de süren bu mücadelenin satırlara dökülmesini amaçlamış.

Duygularını kelimelere dökmeyi, hangilerinin kamuya açık, hangilerinin ise kişisel hisleri olduğuna karar vermeyi öğrenmek oldukça zaman aldı.

“En zorlandığım bölüm, biyolojik annemle ilgili detayları yazmaktı. Bu kitabın, travma terapistleri, savaşta cinsel şiddet mağdurları, ilgili kurumlar, anneler ve çocuklar için yararlı olacağını düşünüyorum. Bu kitap aynı zamanda bir itiraf ve tanıklıktır,” diye ekliyor Muhić.

Biyolojik annesini görmek, ona hayat veren kadının yüzünü tanımak istemiş; ama karşısında, acılar içinde beklemiş bir kadın gördüğünü söylüyor:
“32 yıl önce ayrıldık, bugün de öyleyiz.”

Annesi ona her şeyi anlattı: Neden bunların yaşandığını… Gerçeği öğrenme arayışında biyolojik babasını da bulmak istedi; kapısını çaldı ve tanıştılar.

Kitabın tanıtımı, Çarşamba günü Goražde’de başlayacak etkinlik serisinin ilk adımı. “Savaşın Unutulmuş Çocukları” Derneği Başkanı Ajna Jusić, Amra Delić ve Senada Aleta da tanıtıma katılacak.

Alen “Her milletten insan bu kitabı talep ediyor; çünkü bu, nefret, milliyetçilik veya dini ideolojiler üzerine yazılmış bir eser değil. Susamayız, susmamalıyız; kendimiz için değil, gelecek nesiller için. Bu konuyu konuşarak, damgalamadan uzak bir gelecek inşa etmeliyiz,” diyor.

Ilgili Haberler