Bayram POMAK
Türkiye, konumu itibariyle dünyanın en zor coğrafyalarından birinde bulunmaktadır. Özellikle son 12 yıldır bu coğrafya daha da zor bir hal almıştır. Dünyanın gündemini 2000’li yılların başından itibaren meşgul eden savaşların çoğu bu coğrafyada yaşandı. 2003 Irak işgali, 2011 Suriye savaşı, Libya savaşı vs.Bütün bu yaşananların en fazla etki ettiği ülke Türkiye olmuştur. Binlerce kilometre sınırınızın ötesinde büyük savaşların yaşanmasında etkilenmemeniz imkânsızdır. Bu çatışma ve savaşların size sıçramaması ise neredeyse imkânsızdır. Nitekim, buralarda yaşanan savaş ve çatışmaların Türkiye’ye sıçratılması için çok fazla çaba gösterildi. Terör saldırıları, hendek savaşları, 15 Temmuz ve daha birçok olay bu planın parçasıydı.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün bu tehdit ve tehlikelerin farkında olarak hem savunma sanayii ve ordusunu güçlendirdi hem de diplomatik kanallardan politikalarını sürdürdü. Bu kaotik coğrafyada hemen hemen tüm büyük güçlerin elinin olması, buradaki alanı bir mayın tarlasına dönüştürüyordu. Rus uçağının Türkiye sınırında düşürülmesinden sonra Türkiye-Rusya ilişkilerinin gerilmesi gibi. Bu yüzden Türkiye her zaman denge politikası izledi. Türkiye, denge politikasını her zaman belirlediği ilkeler çerçevesinde geliştirdi. Türkiye’nin belirlediği en önemli ilkelerden biri insaniyet ilkesi ve çatışmama ilkesi oldu. Çatışmadan değil,sürekli olarak barıştan yana oldu. Çatışmanın olduğu hemen hemen her yerde Türkiye taraflara masaya oturma çağrısı yaptı. Aynı şekilde uluslararası hukukun içerisinde kalmaktan yana oldu. Libya’da büyük güçler paramiliter bir grup olan Hafter’in yanında dururken, Türkiye BM’nin kabul ettiği meşru Libya hükümetinin yanında durdu. Libya’nın parçalanmaması için gayret gösterdi ve sınırların değişmesine karşı çıktı.
Aynı şekilde dünyanın en kötü savaşlarından birini yaşayan Suriye’de de Türkiye en büyük insani dış politikasını gösterdi. 5 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yaptı ve hala yapmaktadır. Türkiye’ye bu konuda AB hiçbir destek vermemiş, verdiği sözleri de yerine getirmemiştir. Avrupa’nın beşiği olduğu iddia edilen Yunanistan ise hiçbir ilke gözetmeksizin göçmen botlarına ateş açmakta ve hatta botları batırmaktadır. Hollandalı gazeteci İngeborgBaugel Yunan başbakanı Miçotakis’eyönelik “Reddetmeye ve yalan söylemeye devam ediyorsunuz. Bu narsist bir istismardır. Neden dürüst davranmıyorsunuz? ‘Evet (sığınmacıları) acımasızca, barbarca geri itiyoruz.’ demiyorsunuz?” sözünden sonra Yunanistan’da barınamamış ve ülkesine dönmek zorunda kalmıştır. Türkiye, neredeyse birçok ülkenin nüfusundan fazla göçmene ev sahipliği yaparken, AB ülkeleri bu konuda üç maymunu oynamaktadır. Mesele Ukraynalı mültecilere gelince ise tam tersi bir politika izlemiş ve kapıları sonuna kadar açmışlardır. Ukraynalıları, beyaz, mavi gözlü diyerek tam bir ırkçı politikaya imza atmışlardır.
Türkiye, denge politikası neticesinde Suriye konusunda da Astana’da masayı kurmuş ve orada İran ve Rusya ile Suriye konusunda bir denge oluşturabilmiştir. Bugün, Türkiye dünyanın birçok yerinde dengeleyici unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Libya, Suriye, Somali, Katar, Azerbaycan vs.
Türkiye, en son yaptığı diplomatik hamleyle dünyanın en büyük sorunlarından biri haline gelmiş olan tahıl krizini de çözmeyi başardı. Türkiye’nin denge politikası bu başarıda en büyük etkendir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte Avrupa’da ve dünyada dengeler değişmeye başladı. ABD ve Avrupa’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar birçok konuda dünyayı zora soktu. Ancak Türkiye her ne kadar NATO üyesi olsa bile, bu savaşta kendi politikasını izlemeyi tercih etti.
Bir NATO üyesi olarak Türkiye, Rusya ile de denge politikası izlemeye devam etmektedir. Rusya’yla birçok konuda ters düşse de ortaklıkları da bulunmaktadır. Türkiye, Rusya’nın 2014’teki Kırım ilhakını hiçbir zaman kabul etmedi. Suriye’de birçok alanda ters düşmekte, Libya’daki pozisyonları karşı karşıya bulunmaktadır. Aynı şekilde Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınamış, kabul etmemiş ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmuştur. Bütün bunlara rağmen her iki ülke aralarında diyaloğu ön plana çıkarmış ve belli alanlarda işbirliğine gitmiştir. Türkiye Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın aldı. Mersin’de Akkuyu Nükleer Santralini birlikte inşa etmekte. Türk Akım doğalgaz boru hattı ve Türkiye’ye gelen Rus turist potansiyeli gibi ortak konular mevcut. Bu yüzden Türkiye, AB ve ABD’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmamış, hava sahasını kapatmamış ve Moskova ile Kiev arasında tarafsızlık ile denge politikasınıbenimsemiştir.
Rusya ile iş birliği ve anlaşmazlıklar devam ederken Türkiye, Ukrayna’yla da iyi ilişkilerini sürdürmüştür. Hatta savaşın gidişatında Türk dronları BAYRAKTAR’ların nasıl önemli bir rol oynadıkları da bir ara dünyanın gündeminde oldu. Ancak Türkiye yine denge politikası çerçevesinde BAYRAKTAR’ların oynadığı rolü çok fazla ön plana çıkarmamayı tercih etmiştir. Nitekim bu savaştan sonra BAYRAKTAR İHAveSİHA’ları dünyanın her yerinden sipariş patlaması yaşamaktadır.
Türkiye, bu tarafsız, dengeli ve ilkeli dış politikası sayesinde şu anda savaşan iki ülkenin de anlaşmasını sağlamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ve Zelensky ile yaptığı görüşmeden sonra Ukrayna limanlarında kalan tahılları dünya piyasasına sürmek için müzakerelere başlamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabaları ile Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar, Rusya Savunma Bakanı SergeyŞoygu ve Ukrayna Savunma Bakanı OleksiReznikov görüşmelere devam etti. En sonunda taraflar sorunun çözümü için anlaştı. İmza töreninde BM Genel Sekreteri Guterres yaptığı konuşmada “Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk hükümeti, sizin kolaylaştırıcılığınız ve ısrarınız bu sürecin her aşamasında hayati öneme sahipti” dedi. Anlaşmanın hemen ardından tahıl fiyatları Ukrayna savaşının başlamasından önceki seviyeye indi.
Anlaşmanın gerçekleşmesinden sonra neredeyse tüm dünya hükümetleri TürkiyeCumhuriyeti’ni takdir ederek teşekkür etti.
Türkiye’nin bu diplomatik hamleleri elbetteki birçok gücü rahatsız etmektedir. Ancak, birçok güç merkezinin dış politikada aşırı rasyonel ve çıkarcı davranması bugün o ülkelerin aleyhine olmaktadır. Çünkü daha önce birçok söz verilmesine rağmen yerine getirilmemiş ve gerekenler yapılmamıştı. Bu bakımdan bu tür davranışlar dünyada güvensizlik yaratmaktadır. Ancak Türkiye, dış politikasında yapıcı davranmış ve hemen hemen her devlete güven vermiştir. Türkiye’nin bu yaklaşımı sayesinde Rusya her ne kadar Türkiye ile her konuda anlaşamasa da ortak hareket edebilmektedir. Ukrayna, Rusya’yla aynı masaya Antalya ve İstanbul’da oturmaya ikna olmuştur. Dolayısıyla, Türkiye bu dış politika ve diplomasisi ile birçok ülkeye örnek olmaya adaydır. Türk modeli diplomasi diye bir marka yaratılmaktadır.
Türkiye’nin bu dış politika yaklaşımı sayesinde artık dünyanın birçok sorunu Brüksel veya başka bir yerde değil İstanbul’da çözülmeye çalışılıyor.