Yazar: Bayram POMAK
Son zamanlarda gün geçmiyor ki Kosova medyasında yeni bir intihar veya cinayet haberi yer almasın! Bu haberler haliyle hepimizi ürkütüyor ve endişelendiriyor. Bir toplum içinde yaşayan birey, toplumunda meydana hadiselere kayıtsız kalmamalıdır. Kayıtsız kalınan her olayın bir gün mutlaka hepimizin kapısını çalacağı muhakkaktır.
Yeryüzünde ilk kan Hz. Âdem’in oğlu Kabil’in eliyle dökülmüş ve insanlık tarihi boyunca da devam etmiştir. İntihar ve Cinayetten daha tehlikeli olan bu tür olayların toplumda normalleşerek alışılmış fenomenler haline gelmeye başlamasıdır.
Toplumda her geçen gün kanser hücresi gibi çoğalan bu fenomenler artık alarm verir boyuta ulaşmıştır. Devlet, bu olaylara ciddiyetle eğilmeli ve üzerine gitmelidir. Fakat bu meseleye sadece psikolojik veya ekonomik yönden yaklaşılarak yalnız devlet kurumlarının müdahalesinin beklenmesi yeterli olmadığı gibi doğru da değildir. Çünkü bu olayların temelinde insanın maneviyattan uzaklaşarak daha fazla maddiyat üzerine bir zihin yapısı inşaa etmesi yatmaktadır. Bu durum insanı manevî bir boşluğa sürükleyerek, depresyon ve sonuç olarak intiharı kaçınılmaz kılmaktadır. İnsan, her zaman var oluşuna anlam aramaktadır. Bu yönüyle o aynı zamanda yol gösterilmek istenen bir varlıktır. Kutsal kitaplar ve peygamberler bunun için vardır. Bu gerçekten hareketle bu konuda üzerine en fazla görev düşen kurumlardan biri de dini kurumlar olmalıdır.
İnsan, dinler tarafından “orta yol” olarak adlandırılan maddiyat ve maneviyat bütünlüğü içerisinde ancak dengeli bir hayat sürdürebilir. Günümüz insanı maddiyatla ilgili konularda fazla kafa yorarak, kendi içini boşaltmış ve amaçsızlığa savrulmuştur. Sorunun özünde manevi boşluk yatmaktadır. Bunun için manevi yönden insan ruhunu doyuran mekanizmalar oluşmadıkça devlet müdahalesi yetersiz kalacak ve bu tür haberleri maalesef duymaya devam edeceğiz. Aslında daha doğrusu var olan bu mekanizmaların ihya edilmesidir. Çünkü bu kadar siyasallaşmış ve dünyevileşmiş din adamlarından böyle bir meseleye çözüm bulmalarını beklemek zordur. İnsanın maneviyatına yön verebilecek ve onlara yol gösterecek kurumların böyle bir zümrenin elinde olması da ayrı bir sorun teşkil etmektedir.
Toplumun ve özellikle gençlerin çürümesine ve amaçsız kalmasına katkı sunan oluşumlardan biri de şüphesiz ki bazı STK’lardır. Sözde ‘‘Özgürlük’’ adına her türlü ahlaksızlığın yolunu açan bu STK’ların manevî çöküşe katkısını görmezden gelemeyiz.
Diğer önemli unsur olan aileyi de göz ardı etmemek lazım. Bu tür olayların artmasının en temel nedenlerinden biri de aile kurumunun temellerinin sarsılmasıdır. Aile kurumunun sarsılmasında yukarda söz ettiğimiz bazı STK’ların katkısı azımsanmayacak boyuttadır. Sürekli gençler üzerinde araştırmalar yapan bazı STK’ların yöneticileri ile katıldığım bir toplantı da bu yöneticiler Kosovalı gençlerin aile ile birlikte yaşama konusuna destek vermelerini alarm verici olarak değerlendirmektedir. Gençlerin ailelerine destek vermelerini alarm verici olarak değerlendirmeleri ve buna karşıt faaliyetler yapmaları aile kurumunu sarsmaya başlamıştır. Asıl tehlike yeni nesillerle birlikte gelecektir. Yeni nesillerin aileye bakışı çok farklı olacaktır.
Toplumda var olan çürümeyi her gün ve her alanda görmek mümkündür. Zina’nın arttığına neredeyse her köşede zinahanelerin açıldığına şahitlik ediyoruz. Borç verme kavramının ortadan kalktığı onun yerine herkesin herkese faizle para verdiği bir toplum!!! İş verenin işçinin hakkını yediği, işçinin de ona emanet edilen işverenin malına ihanet ettiği bir toplum!!! Bütün bunlara her gün şahit olmaktayız ve duymaktayız. Bu tür olayların olduğu bir toplumun ilerleme şansı yoktur.
Bugün yaşanan bu hadiseler Kosova toplumunun içten içe çürümeye başladığını göstermektedir. Alarm zilleri yeni nesiller için çalmaya başlamıştır. Uyuşturucu yaşının her geçen gün düşmesi, intiharlar, aile içi cinayetler, şiddetin artması bu çürümeyi gözler önüne sermektedir. Bunun çaresi bir an önce Ahlak’a (yaradılışın özüne) dönmek, maneviyata daha fazla alan açmak ve aile kurumunu kurtarmaktadır. Ahlaksızlık (yaradılışın özünden uzaklaşmak) hareketine birlik ve beraberlik içerisinde karşı çıkmalıyız. Hiç kimse toplumda olan bu hadiselere karşı kayıtsız kalmamalıdır. Bu konularda bilgilenmek, bilinçlenmek ve kötüye karşı gelmek insani bir sorumluluktur.