SIRPLAR, BOSNA ÜZERİNDEN BÖLGEYİ TEHDİT EDİYOR

Bayram POMAK

Son haftalarda Bosna’da ortaya çıkan yeni bir kriz herkesi meşgul etmeye başladı. Bosna’da gündeme gelen bu kriz aslında Yugoslavya’nın dağılma sürecinin hala tamamlanmadığını göstermektedir. Zira Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin ortaya attığı bu sorun sadece kabuk bağlamış olan bir yaranın kaşınması ve kanartılmasından başka bir şey değildir. Sorunu daha iyi anlamak için mutlaka 90’lara dönmemiz ve sürecin nasıl ortaya çıktığını anlamamız gerekmektedir. Aksi takdirde olaya bugünden bakılarak yapılan her yorum eksik kalacaktır. Bugün Dodik tarafından ortaya atılan Bosna’nın bölünmesi fikri, Bosna’nın 1992’de bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana vardır. Sırplar hiç bir zaman bağımsız Bosna Hersek fikrini kabul etmemiştir.

Bosna Hersek’in bağımsızlığı için referanduma gitme kararı alındığında Sırplar bu kararı engellemek için herşeyi yaptılar. Çünkü bağımsız Bosna Hersek, Sırpların kurmak istedikleri “Büyük Sırbistan” için bir engeldir. Bu sebeple Sırplar, Hırvatistan ve Bosna’da yaşayan Sırpların durumu çözülmeden Yugoslavya’dan Bosna ve Hırvatistan’ın ayrılamayacağını savunmaktaydılar. Sırplar, Bosna Hersek ve Hırvatistan sınırlarının devlet sınırları olmadığını, sınırların idari sınır olduğunu belirterek, Sırpların bu devletlerin içerisinde kalmak istemediğini ve Sırbistan’a bağlanmak istediklerini iddia ediyorlardı. Nitekim Bosna’da 9 Ocak 1992’de dönemin Bosna Hersek meclisinde bulunan Sırp milletvekilleri tarafından Bosna Hersek Sırp Cumhuriyetinin kurulduğu ilan edilerek bu  tarih Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti günü olarak kutlanmaya başlandı. Sırplar bunu Bosna Hersek 28  Şubat 1992 tarihinde daha bağımsızlık referandumunu yapmadan ve 6 Nisan 1992’de AB Bosna’nın bağımsızlığını henüz tanımadan önce gerçekleştirdi. 6 Nisan’da Sırplar hemen Bosna Sırp Cumhuriyetinin bağımsızlığını ilan etti ve Bosna Hersek’in bağımsızlık referandumunun geçersiz olduğunu çünkü; ülkenin kurucu unsuru olan Sırpların bu referandumu boykot ettiğini belirterek bağımsızlığı kabul etmedi. Savaş başladıktan sonra Sırplar özellikle kendi belirledikleri Sırp bölgelerini Sırp olmayan unsurlardan; Müslüman ve Hırvatlardan katliam ve sürgünlerle temizlemeye başladı. En sonunda 1995’te Dayton Anlaşmasıyla birlikte fiili Sırp Cumhuriyetini hukuki statüye çevirmeye başladı. Ancak Sırplar, Dayton’un sadece geçici bir durum olduğunu ve jeopolitik şartlar Sırpların lehine dönene kadar beklemeleri gerektiği stratejisini kabul etti.

Dodik’in Bosna’dan ayrılma çağrısı ilk değil. Dodik 2011’den bu yana artık Bosna’dan ayrılmanın zamanının geldiğini dile getiriyor. Kaldı ki Dodik ve Bosna Sırp Cumhuriyeti Bosna Hersek devletini kabul etmiyor. Tezat bir şekilde uluslararası toplum böyle bir sistem kurdu. Dodik, tanımadığı bir devletin Cumhurbaşkanı konseyi üyesi oldu. Aynı Kosova’da olduğu gibi, Kosova Cumhuriyetini tanımayan Sırpların Kosova Cumhuriyeti meclisinde milletvekilliği ve kabine de bakan olmaları gibi!!! Dodik’in ayrılıkçı söylemlerinin bu sefer fazla yankı bulmasının nedeni, artık söylemden ziyade fiili olarak eyleme geçmesinde yatmakta. Bosna’yı yöneten Yüksek Temsilci İnzko’nun Srebrenica soykırımının inkârını reddedenlere yönelik ceza işlemi u yasasını uygulamaya geçirmesi ve ardından Dodik’in Bosna kurumlarını boykot kararı ile birlikte ayrılık için değişik söylemleri ortalığı karıştırdı.

Aslında sorunu üç boyutta değerlendirebiliriz. Birincisi Bosna’nın iç siyasetiyle alakalı gelişmeler. İkincisi bölge ile ilgili gelişmeler ve olayın küresel boyutu. Elbette ki sorunun Bosna ile ilgili iç siyasetle alakası var. Çünkü yolsuzluk ve her türlü suça bulaşmış Balkan siyasetçilerin zora düştüklerinde milliyetçilik kartını ortaya atarak gerçek gündemi gölgelemek istedikleri kaçınılmaz bir gerçektir. Dodik’in iç siyasette sıkıştığı muhakkak. Ancak durumu sadece buraya indirgeyerek süreci görmezden gelmek, doğru bir yaklaşım olmaz. Nitekim şu anda hem Sırbistan hem de Bosna’lı Sırplar Bosna’da nereye kadar ileri gidebileceklerini test ediyorlar. AB’nin içindeki durum ve ABD’nin bölgeye olan eski yaklaşımından eser kalmaması onları bu adımı atmak için cesaretlendirdi. Sırplar ABD bizi artık ‘boş tüfekle’ tehdit ediyor diyerek ABD’nin etkisizliğini tanımlıyorlar.

Hiç şüphesiz ki Bosna’da yaşanan durumun Kosova ile de ilgisi var. Sırbistan uzun zamandan beri Kosova’da yürütme yetkisi olan ‘‘Sırp Belediyeler Birliği’’nin kurulması için çağrı yapıyor. Bunun için de Kosova’nın Brüksel anlaşmasına uymadığını ve Belediyeler Birliğini kurmadığını ifade ederek Kosova’yı suçluyor. Başbakan Kurti ise bu Birliği kurarak Kosova’nın Bosnalaşmasına izin vermeyeceğini belirtiyor. Bosna’da meydana gelen olayların bir etkisi de Sırbistan’ın Avrupa’ya Kosova’da ‘‘Sırp Belediyeler Birliği’’nin kurulması için etki etmesi. Sırbistan istediklerini almazsa bölgeyi istikrarsızlaştırabileceğini gösteriyor. Elbette ki Sırbistan tek başına bunu yapabilecek güçte değil ancak arkasına Rusya’yı almış olan bir Sırbistan’ın istikrarsızlık oluşturması mümkün. Burada tek başına Sırbistan olarak bakmamak lazım, Sırbistan’ın içerisinde Rusya ile güçlü işbirliği içerisinde olan gruplar var ve bu grupların bölgeyi istikrarsızlaştırmak için yapamayacakları şey yok.

Uluslararası boyutu ise bölgede NATO ve Rusya arasında yaşanan çekişme. Tüm bölgeyi bünyesine katan NATO sadece Bosna, Sırbistan ve Kosova kurumun dışında kaldı. Sırbistan ve Bosna ise Rusya’nın stratejik jeopolitik alanı. Bosna’yı NATO konusunda engelleyen ise Sırp Cumhuriyeti. Bölgede istikrarsızlığın oluşması en fazla Rusya’nın işine yaramaktadır. Nitekim Dodik’in bu konuda yanlız olmadığı ve arkasında Rusya’nın olduğu herkesin bildiği bir sır. Rusya Bosna’da aynı Sırbistan’ın Niş şehrinde açtığı sözde Yardım ve Arama Kurtarma merkezi gibi bir merkezi Bosna’da açmak istiyor. Bu merkezin bir askeri istihbarat merkezi olduğu biliniyor. Rusya bunun gibi bir merkezi Bosna’da da açmak istiyor. Ancak şimdilik bunu yapamıyor, bir kriz halinde ise Bosna’ya yerleşme planı var. Dolayısıyla krizin uluslararası boyutu da mevcut.

Bosna’da belki savaş olmaz ama çatışmaların olma ihtimali mevcuttur. Asla savaş veya çatışma ihtimali yok diyenler tarihten ders çıkartmayanlardır. Sırpların nihai amacı Bosna’yı bölmek ve Kosova’da aynı Bosna’daki gibi de facto bir Sırp Cumhuriyeti oluşturmak. Çatışma ihtimalinde Sırpların paramiliter hazırlıklarını gözden çıkarmamak lazım. Sırpların ve özellikle Bosna Sırplarının ciddi paramiliter oluşumları mevcut. Nitekim Ukrayna’nın doğusunda Donetsk’te Libya’da ve Suriye’de  ciddi Sırp paramiliterleri bulunmaktadır. Bu paramiliter gruplar Bosna’da herhangi bir çatışma olması durumunda ciddi rol oynayacaktır.

Sonuç olarak Bosna’daki olaylara sadece Bosna’nın iç meselesi olarak bakamayız. Olayın tarihi arka planı ve Sırpların nihai planı, Sırpların stratejisi için elimize ciddi veriler vermektedir. Bölgede olan olaylar şunu göstermektedir ki ABD’nin dış politikasında Balkanların önceliğinin olmadığı, AB’nin içerisinde ki sorunlar nedeniyle Balkanlar politikasında Rusya ile işbirliği yapabileceğini veya taviz vereceğini göstermektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakir İzetbegoviç ile görüşmesi ve ardından Dodik’in kendi duruşunu anlatmak için Ankara’ya gitmesi de Balkanlarda Türkiye’nin gücünü somut olarak gözler önüne sermektedir.

Bosna’daki gelişmeler dünyada dengeler değişirken Balkanlarda da dengelerin değiştiğini göstermektedir. Bu dengeleri iyi okumak ve ilerde Balkanlarda neler olabileceğini kestirmek lazım. Bir şey açık ki artık Balkanları eski parametreler üzerinden düşünmek ve değerlendirmek hatalar yaptıracaktır. Ortada ciddi bir boşluğun oluşacağı açık, bu boşluğu görmek ve doldurmak için stratejilerin oluşturulması hayati öneme sahiptir.

En son haberler

ARNAVUTLUK’TA BEKTAŞİ DEVLETİ KURMAK İSTEYEN BABA MONDİ: “İSRAİL HALKININ KARDEŞİYİM”

İTALYA’DAN GÖNDERİLEN İLK MÜLTECİLER ARNAVUTLUK’A ULAŞTI: LİMANDA PROTESTO

MAKEDONYA STRYKER TEDARİK SAYISINI DÜŞÜRDÜ