Bayram POMAK
Kosova 20 yıldır özgür, 11 yıldırda bağımsız bir ülke. Bu 20 yıl içerisinde çok şey değişti. daha önce bir çok şeyin hayal bile edilemediği,özellikle altyapı inşaatı gibi alanlarında, bu ülkede bir çok şey gerçekleşti. Bu 20 yıllık süre içerisinde hem dünya, hem bölge,hem de nesiller değişti. Herkesin ileride daha iyi olacağına dair ümitleri her zaman vardı. Ancak son zamanlarda artık insanlar “ilerde daha iyi olacak” yönündeki düşüncelerinin yerini “her geçen gün daha kötü oluyor” düşünceleri almaya başladı. Bu düşünce yapısı günümüzde sadece Kosova’ya özgü değil; genel olarak dünyada da bu tür bir düşünce hakim.
Peki bunun nedeni ne? Sorun nerde? Bütün bunlara verilecek bir sürü cevap olabilir ama biz burada bazılarına değinmeye ve bizim bakış açımızdan sorunun nerde olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Genel olarak bu konuda en fazla suçlanan kurum siyaset kurumudur. Siyasilerin beceriksizliği nedeniyle bu durumda olduğumuz kanısı genel görüş olarak önümüze çıkmaktadır. Ancak Siyaset kurumunun bu halde olması bizim için bir neden midir yoksa sonuçmudur? Elbette ki siyaset kurumu kamunun tüm kurumlarını düzenlemek açısından çok önemlidir. Ancak siyaseti de halkın içerisinden çıkmış bireyler yapmıyor mu? Dolayısıyla halkın genelinde var olan bakış açısı siyasetçide önümüze ete kemiğe bürünmüş bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Siyasete gelmeden önce eğitim, sağlık, adalet gibi bir toplumun en önemli kurumlarının Kosova’da ne durumda olduğuna bakmamız gerekir.
Eğitim kurumuna baktığımızda Kosova eğitiminde en önemli konulardan biri kopya meselesidir. İlkokuldan üniversiteye kadar, üniversiteden öğretim görevlilerinin tez çalışmalarına kadar,en önemli mesele kopya, yani hırsızlık meselesidir. Çalışmanın enayilik olarak görüldüğü, bir an önce ünvan sahibi olmak için hiç bir ilke ve ahlaki kural tanımayan bu düşünce yapısı eğitim adına ne üretebilir? Dünyanın genelinde bu tür şeyler olabilir ama bunlar istisnadır. Kosova’da ise doğru dürüst yapılan tez çalışmaları ve hak edilen notlar istisnadır. Etik kurallarının bu kadar çiğnendiği bir ortamda nasıl bir eğitim yapılabilir?İlkokul, lise ve üniversitesi hocalarına en son ne zaman ve hangi kitabı okudunuz ve bu kitap hakkında bir şeyler yazabilirmisiniz veya anlatabilirmisiniz,sorusu sorularak bir anket yapılsa çıkacak olan sonucun facia olacağından eminim. Öğretmenlerin kendilerini geliştirmek için neredeyse hiç bir çaba sarf etmediği bir ortamda gelecek nesiller adına nasıl umutlu olabilirsiniz?
Diğer önemli kurumlardan biri olan sağlık sektöründe ise neredeyse vicdan denen olaydan bahsetmenin zor olduğunu görüyorsunuz. Kosova’daki sağlık sektöründe çalışan doktorların en temel hedefi kamu sağlık sektörünü kullanarak kendi muayenehanelerine “müşteri” toplamak ve ilaç şirketlerinden alacakları yüzdelikleri için hastalara ihtiyacı olup olmamasına bakmaksızın reçete yazmak. Bu sektör, tamamen kendi çıkarları ve hesaplarına göre düzenlemiş, vicdandan yoksun bir sektördür. Merkezine parayı almış ve paraya ulaşmak için hiçbir vicdani kaygısı olmayan ve değeri tanımayan, neredeyse insani olmaktan çıkan bir sektörden bahsediyoruz. Temel felsefesi “ne öldüreceksin ne de iyileştireceksin, süründüreceksin…” olan vicdansız bir sektörden bahsediyoruz. Çünkü hasta yaşadıkça ondan gelecek olan gelirler her zaman devam edecek. İlaçlar yazılacak, yazıldıkça ilaç şirketlerinden bonuslar gelecek ve çark dönmeye devam edecek. Birileri bu eleştirlerde çok acımasız olduğumu düşünebilir; ancak bu eleştirilerin hiç biri kulaktan dolma bilgilerle değil; doğru bilgi kaynaklarına dayanılarak yazıldığından herkes emin olabilir.
Diğer bütün kurumların dışında, bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan en önemli kurum adalet kurumudur. Bugün Kosova’da adalet kurumunun durumu içler acısıdır. Adalet ilkelerinin çoğu“güçlülere” karşı işlememektedir ve bu kurum bu ülkeyi sömürenler tarafından ele geçirilmiştir. Sadece garibanlara karşı işlem yapabilen bir sistem. Adaletin çalışmadığı bir ülkenin asayişini sağlaması, halkının devlete güvenin olması ve daha da vahimi bir devletin geleceğinin olması neredeyse imkansızdır.
Bütün bunları alt alta koyduktan sonra gelelim siyaset kurumuna. Bu ülkenin siyaset yapıcıları hiç kuşkusuz ki yukarda bahsettiğimiz bu tür bir düşünce yapısına sahip olan halkın içinden çıkmıştır. Bu halkın bu durumda olmasının özünde yatan sebep değerlerin değersizleşmesi meselesidir. Yani hedefe ulaşmak için hiç bir kural, kıstas tanımayan bir düşünce yapısının ortaya çıkaracağı tablodur bu. Hatta bu şekilde devam ettiği sürece daha da kötü olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. “Helal, haram ver Allah’ım, senin kulun yer Allah’ım” düşüncesine sahip olan bir milletin başka türlü olması beklenemez zaten. Dolayısıyla sürekli siyaset ve siyasetçilerden dem vuran halk, şunu unutmamalıdır ki onları yönetenler onların arasından çıkanlardır ve onlar, halkın kendisini yansıtan aynadan başka bir şey değildir.
Bu halden çıkmanın tek bir yolu var, başka da bir yolu yok ve olmayacaktır. Dışardan birileri gelip durumumuzu düzeltsin düşüncesinden herkes kurtulmalıdır.Öyle bir şey hiç bir zaman olmamıştır ve olmayacaktır. Bu değer yargılarını değiştirmedikçe hiç bir şey değişmeyecek ve olduğumuz yerde saymaya devam edeceğiz. Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.
Not: Burada Kur’an’dan iki ayethatırlatmak istiyorum:
Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. (Ra’d suresi 11.ayet)
Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. (Şura suresi 30. ayet).