Köşe Yazıları

Türkiye-Arnavutluk Stratejik Ortaklık Anlaşması ve Arnavutluk’ta FETÖ meselesi

Bayram POMAK Haxhiu, bu anlaşmaların daha önce yapılmasına rağmen törenle şimdi ortaya atılmasının asıl nedeninin, gizlenmeye çalışılan daha önemli meselelerin örtbas edilmek istenmesi olduğuna dair bir açıklama yaptı ve Edi Rama’nın Ankara’dan döndükten hemen sonra Atina’ya gitmesinin (Ankara tarafından), Atina için bir mesaj niteliği taşıdığını iddia etti… 6 Ocak’ta Arnavutluk Başbakanı Edi Rama tarafından Ankara’ya yapılan ziyaret ile iki ülke arasında birçok alanda işbirliği anlaşması imzalandı. Arnavutluk ile Türkiye her zaman dostane ilişkiler yürüten ve işbirliği içerisinde olan iki ülke olmuştur. 1997 yılında Arnavutluk’ta çıkan iç savaş bahanesiyle Yunanistan, Arnavutluk’un güneyine Yunan azınlığı koruma amacıyla asker yerleştirmek istemiş, fakat dönemin Başbakanı Tansu Çiller buna karşı çıkmıştır. Türkiye’nin itirazları sonucu Yunanistan, Arnavutluk’a asker yerleştirememiştir. Bu hâdise, Arnavutların hâfızasında önemli bir yer tutmakta […]

-

Toplumsal Cinnet (İntiharlar ve Cinayetler)

Yazar: Bayram POMAK Son zamanlarda gün geçmiyor ki Kosova medyasında yeni bir intihar veya cinayet haberi yer almasın! Bu haberler haliyle hepimizi ürkütüyor ve endişelendiriyor. Bir toplum içinde yaşayan birey, toplumunda meydana hadiselere kayıtsız kalmamalıdır. Kayıtsız kalınan her olayın bir gün mutlaka hepimizin kapısını çalacağı muhakkaktır. Yeryüzünde ilk kan Hz. Âdem’in oğlu Kabil’in eliyle dökülmüş ve insanlık tarihi boyunca da devam etmiştir. İntihar ve Cinayetten daha tehlikeli olan bu tür olayların toplumda normalleşerek alışılmış fenomenler haline gelmeye başlamasıdır. Toplumda her geçen gün kanser hücresi gibi çoğalan bu fenomenler artık alarm verir boyuta ulaşmıştır. Devlet, bu olaylara ciddiyetle eğilmeli ve üzerine gitmelidir. Fakat bu meseleye sadece psikolojik veya ekonomik yönden yaklaşılarak yalnız devlet kurumlarının müdahalesinin beklenmesi yeterli olmadığı gibi doğru da […]

-

Özel Mahkeme’nin Dayandığı Dick Marty Raporunun İddiaları Neleri İçeriyor?!

Kosova siyasetinin en tesirli dört temel ismi, bu ayın başlarında tutuklandı. Bayram POMAK Kasım ayının ilk haftası Kosova, eski Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) üst düzey komutanlarının tutuklanmalarıyla gündeme oturdu. Doksanlı yıllarda UÇK yöneticileri olan bu kişiler bugüne ve son 20 yıllık Kosova tarihine damga vurmuş isimlerdir. Bunlardan biri daha önce başbakanlık görevini yürüten ve tutuklandığı güne kadar da cumhurbaşkanlığı yapmış olan Haşim Thaçi. Tutuklamalarda öne çıkan isimlerden bir diğeri eski UÇK istihbarat şefi ve bugün Kosova Demokratik Partisi’nin (PDK) başında bulunan Kadri Veseli. Yakup Krasniqi eski meclis başkanı, Recep Selimi ise halihazırda milletvekilliği yapan bir isim. Aslında bu tutuklamalar Kosova kamuoyu için çok da sürpriz olmayan gelişmeler; çünkü bu tutuklamaların olacağı konusunda kimsenin şüphesi yoktu. Mesele yalnızca bunun ne zaman […]

-

Osmanlı’nın Balkanlar’da kalıcılığını kesinleştirdiği zafer: 2. Kosova Muharebesi

Türkleri Balkanlar’dan, Doğu Avrupa’dan uzaklaştırmak için yapılan son girişim olan 2. Kosova Muharebesi, Sultan 2. Murad’ın öncülüğünde Osmanlı’nın bu coğrafyada varlığını kesinleştirdiği zafer olarak tarih sayfalarında yerini aldı. Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Sezai Sevim, 572 yıl önce Sultan 2. Murad döneminde yaşanan 2. Kosova Muharebesi’nin, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki kalıcılığını kesinleştiren zafer olduğunu söyledi. Sevim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1448 yılının ekim ayında yaşanan savaşın, Haçlıların Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’dan, Doğu Avrupa’dan atma girişimlerinin sonuncusu olduğunu anlattı. Bu savaşın, Hristiyan dünyasının birlikte hareket ettiği, fırsatı ganimet bilen Avrupa devletlerinin, tahta yeni çıkmış bir padişahın (Fatih Sultan Mehmed) beceri kuvvetinin yüksek olmadığı ortamdan istifade etme girişimi olduğunu belirten Sevim, şöyle devam etti: “Balkanlar ve Doğu Avrupa’nın bazı […]

-

Kosova Türkiye’nin Savunma Sanayiini Takip Etmeli

Bayram POMAK Son 30 yıldır, yani 1989’da Berlin duvarının yıkılmasından bu yana dünyanın sıkıntılı merkezleri her zaman Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar olmuştur. 90’lı yıllarda Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde ortaya çıkan savaşlar, 11 Eylül’den sonra ABD’nin Irak ve Afganistan’ı işgali ve sözde ‘‘Arap Baharı’’ olarak Arap ülkelerinde devam eden olaylar sonucu ortaya çıkan otorite boşlukları Türkiye’nin güvenliğini ciddi derecede tehlikeye sokmuştur. Irak ve Suriye’de otorite boşluğu oluştuktan sonra ortaya çıkan DAEŞ ve Türkiye’nin uzun yıllar mücadele ettiği terör örgütü PKK bu boşlukları kullanarak Türkiye’nin sınırlarında yeni yeni eylem metotları geliştirmiştir. Bütün bu gelişmeler doğrudan Türkiye için tehdit oluşturmuştur. Türkiye, etrafında oluşan bu ateş çemberinden çıkabilmenin yolunun yerli ve milli silah teknolojisinden geçtiğini görerek bunu devlet politikası olarak belirlemiştir. Nitekim Türkiye’nin attığı bu […]

-

Kosova-Sırbistan Anlaşması Gerçekte Kimlerin İşine Yarıyor

Bayram POMAK Geçtiğimiz 4 Eylül tarihinde Beyaz Saray’da bir tarafta Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç, ortada ABD Başkanı Donald Trump ve diğer tarafta da Kosova başbakanı Abdullah Hoti anlaşma imzaladılar. Aslında bu anlaşmanın Haziran ayında yapılması planlanıyordu ancak Kosova Cumhurbaşkanı Hashim Thaçi’nin Washington’a giderken Özel Mahkeme tarafından iddianamesinin açıklanması, yapılan tüm hazırlıkları ve planları iptal ettirdi. Bunun üzerine yeni bir denemeyle anlaşma Eylül ayına ertelendi ve en sonunda anlaşma imzalandı. Ancak yapılan anlaşma gerçekten bazı kesimler tarafından abartıldığı kadar tarihi miydi yoksa Trump’ın seçimlerden önce kendisi için gereken bazı dış politika başarıları için kullanılmış bir gösteri miydi? Kosova – Sırbistan görüşmeleri çıkmaza girdikten sonra ABD Kosova Sırbistan görüşmeleri özel temsilcisi Richard Grenell’in girişimleriyle Kosova’da hükümet düşürüldü, hükümet kurduruldu vs. Yapılan yorumlarda […]

-

Yunanistan uluslararası hukuka rağmen imkansızı zorluyor

Yunanistan, Türkiye’ye yakın Yunan adalarında tam kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) talebiyle aşırıcı tutumunu sürdürmeye devam ediyor. Yunanistan‘ın adalara deniz yetki alanları bakımından istisnasız ve koşulsuz olarak “tam etki” verilmesi gerektiğine yönelik tezinin, uluslararası mahkemelerce benzer durumlarda alınan kararlar incelendiğinde, imkansızı zorladığı görülüyor. Gerek bölgede hidrokarbon rezervlerinin bulunduğunun anlaşılması gerek Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin (GKRY) Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’nin haklarını göz ardı ederek attığı tek taraflı adımlar ışığında, Doğu Akdeniz son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer alıyor. Kıbrıs Adası’nın tek hakimi gibi davranan GKRY’nin 2003, 2007 ve 2010 yıllarında sırasıyla Mısır, Lübnan ve İsrail’le imzaladığı anlaşmalar Türkiye tarafından tanınmıyor. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının kıyıdaşlar arasında uluslararası hukuk, hakkaniyet ilkesi ve özel durumlar […]

-

Balkanlar’da ‘normalleşme’ gerekçesiyle siyasi süreçler kontrol altına alınıyor

Admir Fazlagikj   Kosova ile Sırbistan liderleri tarafından Beyaz Saray’da imzalanan “ekonomik ilişkilerin normalleşmesi” anlaşması, bugüne kadar AB gözetiminde gerçekleşen diyalog süreçlerinin artık ABD kontrolüne girdiği şeklinde yorumlanabilir. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin geçtiğimiz asrın 90’lı yıllarında dağılmasıyla bu yapının parçası olan devletlerin bağımsızlığını ilan etmesi, Balkanlarda henüz çözüme kavuşturulamayan, ancak uluslararası aktörlerin bunlardan yararlanabilmek için mümkün olan her yolu denedikleri birçok sorunu gün yüzüne çıkardı. Son yıllarda Balkanlar’da, uluslararası toplumun çözümü için olağanüstü ilgi gösterdiği üç açık sorun olduğu herkesçe biliniyor. Bunlar; Makedonya ile Yunanistan arasında var olan ancak 2018 yılında imzalanan Prespa Anlaşması ile ismini Kuzey Makedonya olarak değiştirmesiyle sona eren, çeyrek asrı aşkın isim sorunu; ikincisi Kosova-Sırbistan diyalogu; sonuncusu da Bosna-Hersek’in işlevsizliği, yani savaşın ardından Federasyon ve Sırp Cumhuriyeti […]

-

Kosova-Sırbistan ‘Anlaşması’: Bol gürültü, bahse değmez muhteva

Dr. İdlir Lika Trump yönetimi, 4 Eylül’de Beyaz Saray’da Kosova ve Sırbistan arasında -en başından beri çarpık bir yapıda olagelen- normalleşme sürecini bir sonuca bağlamak kastıyla iki ülkenin heyetlerine ev sahipliği yaptı. Trump yönetimi, 4 Eylül’de Beyaz Saray’da Kosova ve Sırbistan arasında -en başından beri çarpık bir yapıda olagelen- normalleşme sürecini bir sonuca bağlamak kastıyla iki ülkenin heyetlerine ev sahipliği yaptı. Oval Ofis’te düzenlenen gösterişli imza töreninde Sırbistan ve Kosova, bir dizi taahhüde imza koyarak münasebetlerini “ekonomik normalleşme” ekseninde ilerletmeyi kabul etmiş oldular. Oval Ofis’te imzalanan şey açıkça Trump’ın yeniden seçim amaçlarına hizmet etmeye matuf kısa vadeli bir hedefe sahip ve Beyaz Saray’ın Kosova-Sırbistan diyaloğunu ilerletme yönünde uzun vadeli yahut herhangi bir taahhüdünü yansıtmıyor. Ne var ki her iki tarafın […]

-

Avrupa Birliği’nin Batı Balkan politikası

Yakın zamana kadar, Batı Balkanların AB’ye tam üyeliği konusunda, AB tarafının isteksizliğine bağlı olarak yaşananlar, yeni bir sürece girmiş görünüyor. Eski Yugoslavya 1991 yılında dağılmaya başlamasıyla hızlı bir iç savaş sürecine girdi. Bilhassa kendisini eski Yugoslavya’nın doğal mirasçısı gören Sırbistan, bağımsızlığı askeri çözümde görerek eski Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan eden diğer ülkelere saldırdı. Slovenya ve Hırvatistan’ın Sırbistan’ın gazabından kurtarılıp Avrupa Birliği’nin (AB), daha doğrusu Almanya’nın koruma şemsiyesi altına alınması ve sonradan bu ülkelerin AB tam üyeliğine alınması, bu süreçte önemli siyasi olaylardan biri olarak öne çıkıyor. Geride kalan ülkeler arasında başlayan savaşlar ve çekişmeler, bölgedeki sorunların derinleşmesine yol açtı; halihazırda çatışmalar sona ermiş görünse de, bu durum geçmişten gelen sorunların etkisiyle bölgeyi barut fıçısı haline getirdi. Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından, AB üyesi olmayan, eski Yugoslavya’dan doğan […]

-

Kosova-Sırbistan müzakerelerinde her şey başa mı dönüyor?

AB’nin 5 üye ülkesinin tanımamasından dolayı AB’ye üyelik başvurusu bile yapamıyor Kosova. Üstelik AB ve ABD tarafından talep edilen ve Sırbistan’a uygulanan gümrük vergilerini ve mütekabiliyeti kaldırıp uluslararası kurumlara üyelik istemeyeceğini vaat etmesine rağmen… Eğer AB müzakereler konusunda bir umut vermek istiyorsa, artık bazı taşları yerinden oynatmalı… DAHA önce Kosova-Sırbistan müzakere sürecini ve meydana gelen gelişmeleri ele almıştık. İlk olarak teknik müzakerelerle başlayan süreç, daha sonra siyâsî müzakerelerle devam etti. Ancak gümrük vergisi meselesi ve Sırbistan’ın Kosova’yı tanıyan ülkeler üzerinde yaptığı tanımaları geri alma noktasındaki lobi faaliyetleri sonucu müzakereler durduruldu. En son Kasım 2019’da başlayan süreçle birlikte ABD Başkanı Donald Trump, özel temsilcisi Richard Grenell aracılığıyla devreye girerek müzakerelerin devam etmesi için gereken yolların açılmasını sağladı. 27 Haziran’da Washington’da yapılması plânlanan […]

-

ABD’nin Almanya’dan asker çekmesi ne anlama geliyor?

ABD Başkanı Trump’ın Almanya’dan asker çekme kararı, fevri kararlarından biri olarak görülse de ABD-Almanya ilişkilerinin menfaat çatışmaları sebebiyle onarılmaz şekilde bozulmakta olduğunu ifade edenler iki tarafta da azımsanmayacak sayıda. Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda’nın 2019 Haziran ayında ABD Başkanı Donald Trump’ı ziyareti esnasında Trump Duda’ya, Polonya’daki asker sayısını 4 binden 6 bine çıkarma sözü vermişti. Bunun öncesinde, ABD’nin eski Berlin Büyükelçisi Richard Grenell, ABD’nin Almanya’da bulunan askerlerini ve üslerde çalışanları finanse etmesini kendileri açısından hakaretamiz bulduklarını ifade etmiş, ekonomisi iyi olan Almanya’nın bütçe fazlalıklarını, Almanya’yı savunan ABD’li askerleri beslemek yerine milli çıkarları için kullanmasını eleştirmişti. Askerlerin bir kısmının sevk edileceği İtalya’da bulunan ABD üslerinin Karadeniz’e yakın olmanın yanı sıra harekât ve ilgi sahasının hem Kuzey Afrika hem kaynayan kazan Akdeniz […]

-

Priştine’de ki Büyük Camii’ye Kim, Neden Karşı?

Bayram POMAK Ekim 2012’de dönemin Cumhurbaşkanı Atifete Jahjaga ile dönemin başbakanı Hashim Thaçi’nin de katıldığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın yatırımıyla yapılacak olan Priştine Merkez Camii’nin temel atma töreni yapıldı. O dönemden bu yana bazı teknik nedenlerden dolayı caminin inşâtına başlanamadı. En son 15 Temmuz 2020’de caminin inşatına başlandı. Caminin inşâsı başladıktan sonra sanki daha önce orada caminin olacağı belli değilmiş gibi medya bunu gündeme getirmeye başladı. Hemen hemen her akşam ekranlarda sözde analistler, sözde uzmanlar konuşmaya başladı. Bu konuşmalarda aslında kimin ne dediği çok fazla anlaşılmıyordu. Bağırılıyor, çağırılıyor, bir sürü cümle sarf ediliyor ama sonuçta ne denildiği anlaşılmıyordu. Genellikle kullanılan cümleler: ‘‘Camii’ye karşı değiliz ama….’’ ile başlayan ve kendi içerisinde bir mantık bulunmayan cümleler. ‘‘21. y.y.’da geçmiş yüzyıllara ait mimari […]

-

Kosova’da UÇK tasfiye mi ediliyor?

Kosova Kurtuluş Ordusu’nun eski üyelerinin son dönemlerde karşı karşıya kaldığı suçlamalar, bağımsızlık yanlısı savaşçıların yaptığı mücadelenin, yine Batı’nın rızasıyla “tarihin tozlu raflarına kaldırıldığı” yorumlarını gündeme getirdi. Kosova‘nın 1990’lı yılların sonunda Sırp zulmüne ve Slobodan Miloseviç‘in baskıcı politikalarına karşı verdiği bağımsızlık mücadelesi sırasında Arnavutların direniş hareketi olarak kurulan ve ardından Batı’nın da desteğini alan Kosova Kurtuluş Ordusu‘nun (UÇK) eski üyelerinin son dönemlerde karşı karşıya kaldığı suçlamalar, bağımsızlık yanlısı savaşçıların yaptığı mücadelenin, yine Batı’nın rızasıyla “tarihin tozlu raflarına kaldırıldığı” ve unsurlarının bir bir “lağvedildiği” yorumlarını gündeme getirdi. Avrupa’nın en genç ülkesinin en yüksek kademelerine geçtiğimiz son 10 yılda nüfuz eden ve UÇK’nin bağımsızlık mücadelesi süresince yöneticiliğini yapan isimler, Lahey’deki Kosova Özel Savcılığı’nın hedefi haline gelmeye devam ediyorlar. Son olarak Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi ile eski Meclis Başkanı […]

-

Nazizm ve Büyük Sırbistan hareketi mukayesesi bağlamında Bosna soykırımı

Hitler’in “Avrupalı ​​Yahudileri” ortadan kaldırmak için yola çıktığı müşterek suç girişimi ile Bosna-Balkan İslam’ını yok etmek için yola çıkan Karaciç ve Miloşeviç’in müşterek suç girişimi birbirlerine çok benziyor. Bize, yani Boşnaklara, yani Bosnalı Müslümanlara uygulanan soykırımın sona ermesinin 25. yıldönümünde, bizden vicdan sahibi olan ve gelecek nesillerimizi düşünen her bir fert kendine şunu sormalı: Sahi, o başımıza gelenler de neydi? Bu kapsamda burada, soykırım-sonrası birkaç çok mühim hadiseye ışık tutacak ve birkaç tez öne süreceğiz. Lahey Mahkemesi’nin Radovan Karaciç aleyhine verdiği hükümden şu kesin sonuç çıkarılabilir: Münhasıran eski Yugoslavya’daki savaş suçlarını kovuşturmak için 1992’de kurulan Lahey Mahkemesi, Büyük Sırbistan hareketinin ve Bosna-Hersek topraklarındaki müşterek suç girişiminin liderine soykırımdan dolayı (da) hüküm giydirdi, evet; lakin Batı’nın -belli ki bu hareketle ortak bir şekilde- icat ettiği […]

-