Bayram POMAK
Kosova’da başörtüsü meselesi zaman zaman gündeme gelmekte ve kamuoyunda tartışmalara neden olmaktadır. Konunun en son gündeme gelmesi geçen hafta yaşandı. Kosova Yüksek Mahkemesinin aldığı bir karar tartışmaları yeniden alevlendirdi. Özellikle dış basında ‘‘Kosova’da başörtüsü yasaklandı’’ şeklinde haberleştirildi. Konuyu daha iyi anlamak açısında buraya nasıl gelindi bunu arka planını anlamakta fayda var.
Başörtüsü meselesi ilk olarak 2010 yılının Mayıs ayında Eğitim Bakanlığının ‘‘Orta öğretim Öğrencileri için iyi hal kuralları ve disiplin önlemlerine ilişkin’’ İdari Yönetmeliği ile gündeme gelmeye başladı. Çünkü bu yönergenin üçüncü maddesi 1.3 fıkrası ‘‘Dini üniforma giymek yasaktır’’ diyordu. Bu kararın alınmasından sonra Kosova’da İslami hassasiyeti olan insanlar başkent Priştine’de bu yönetmeliği protesto etmeye başladı. Dönemin Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada ‘‘Yönetmelik, başörtüsü veya herhangi bir dini sembol takma hakkını açıkça tanımlamıyor. Kamu eğitim kurumlarının dini eğitim vermekten ve belirli bir dini propagandadan kaçınması gerektiğini açıkça belirtir. Yani bu, dini red etmek değildir; sadece okullarda belirli bir inancın tanıtımına izin verilmediği anlamına gelir’’ dedi. Dönemin hükümeti gelen tepkiler nedeniyle konuyla ilgili değişik yorumlar getirmeye çalıştı. Ancak okullarda başörtülü kızların artması nedeniyle böyle bir kararın aldığı herkesin malumuydu.
Aynı idari yönerge 2014 yılında güncellenmiş, ancak söz konusu madde değiştirilmemiş ve olduğu gibi kalmıştı. Bununla birlikte, bu yönetmeliğin sıkı bir şekilde uygulandığını söylemek mümkün değildir. Genel olarak, uygulama okul müdürlerinin veya belediye eğitim müdürlerinin inisiyatifine bırakılmıştır. Bugüne kadar herhangi bir öğrencinin bu nedenle eğitimden dışlandığına dair bir örnek mevcut değildir.
En son Kosova’nın İpek (Peja) şehrinde bir lisede yaşanan olayda, bir öğrenci başörtüsü nedeniyle okuldan atılmak istenmiş; ancak tepkiler üzerine karar geri alınmıştır. Okulun tüm öğrencileri, arkadaşları okula dönene kadar derslere girmeyeceklerini ve bu durumu protesto edeceklerini açıklamışlardı. Kamuoyu baskısı sonucunda karar iptal edilmiş ve öğrenci eğitimine devam etmiştir.
Ombudsman Naim Qelaj da prensip olarak, bir öğrencinin başörtüsü nedeniyle okuldan uzaklaştırılmasını gerektirecek ölçüde bir yasal dayanak bulunmadığını ifade etmiştir. “İdari yönerge yalnızca ‘dini üniforma’ meselesini düzenliyor; ancak inancın sembollerle – bu durumda başörtüsüyle veya başka biçimlerde – dışa vurumunu yorumlamıyor. Bu durum, bizim için yetersiz bir hukuki dayanak oluşturuyor ve bir hakkın sınırlandırılması söz konusu olduğunda belirlenmiş standartlara aykırı düşüyor.” demiştir.
2021 yılında da başörtüsü meselesi yeniden tartışma konusu olmuştu. Meclis İnsan Hakları Komisyonu, “18 yaşın altındaki kızların başörtüsü taksalar dahi okula gitmelerinin engellenmemesini” talep etmişti. Bunun üzerine dönemin Eğitim Bakanı Arbërie Nagavci, “Hiçbir kızın okul sıralarının dışında kalmamasını sağlamamız gerekiyor.” açıklamasında bulunmuş; ancak yönetmeliğin kaldırılmasına yönelik herhangi bir adım atmamıştı.
Kosova’da faaliyet gösteren Mesleki Gelişim İçin Kadınlar Ağı (Arrita), son dört yılda başörtüsü nedeniyle devlet okullarından uzaklaştırılan ya da derslere düzenli devamı askıya alınan kız öğrencilerden çok sayıda şikayet aldıklarını belirterek, Yüksek Mahkeme’den “Ortaöğretim Öğrencileri İçin İyi Hal Kuralları ve Disiplin Önlemlerine İlişkin Eğitim Bakanlığı’nın 06/2014 sayılı İdari Yönergesi”nin ilgili maddesinin hukuka aykırı ilan edilmesini ve yürürlükten kaldırılmasını talep etti.
Yüksek Mahkeme, geçen hafta aldığı kararda, okullarda başörtüsüne izin verilmesini talep eden davayı reddederek, öğrencilerin okulda kıyafet kurallarını belirleme yetkisinin Eğitim Bakanlığı’na ait olduğuna hükmetti. Eğitim Bakanlığı, kararını Kosova’da yürürlükte olan Okul Öncesi, İlk ve Ortaöğretim Yasası ile Mesleki Eğitim ve Öğretim Yasasına dayandırdı. Mahkeme, Bakanlığın “öğrencilerin davranış kuralları ve okul üniformasıyla ilgili düzenlemeler yapma” konusunda yasayla yetkilendirilmiş bir organ olduğunu belirtti.
Yani mahkeme, “başörtüsü yasağını” doğrudan bir siyasi keyfilik olarak değil, yasal yetki kapsamında çıkarılmış idari bir işlem olarak değerlendirdi. Bu kararla birlikte başörtüsünün yasaklanması hukuken geçerli sayılmış oldu. Mahkeme, Eğitim Bakanlığı’nın yetkisini aşmadığını; tam tersine, yasal düzenleme sınırları içinde hareket ettiğini onayladı. Böylece mahkeme, idari yönergenin iptal edilmesi veya anayasaya aykırılığının kabul edilmesi taleplerini reddetmiş oldu. Dikkat çekici biçimde, mahkeme laikliğe atıfta bulunmadan, doğrudan idari yetki sınırlarını esas aldı. Yani mahkeme özünde, devletin eğitim kurumlarıyla ilgili kıyafet ve disiplin kurallarını belirleme hakkı Bakanlığa verilmişse, Bakanlığın bu yetkiyi kullanarak dini kıyafetleri yasaklamasının meşru ve yasal olduğunu ifade etmiş oldu.
Söz konusu idari yönetmelik nasıl yorumlanırsa yorumlansın, çıktığı ilk günden itibaren başörtüsünü hedef aldığı bilinen bir gerçektir. Çünkü yönetmelikte geçen “dini üniforma” ifadesinden kastın başörtüsü olduğu herkes tarafından bilinmektedir. “Dini üniforma” ve “başörtüsü” kavramları konusunda farklı yorumlar yapılmakta, bu muğlaklık ise bilinçli olarak bırakılmış görünmektedir. Bu tür belirsizlikler keyfiliğe kapı aralamaktadır.
Bu konuda Kosova İslam Birliği şu açıklamayı yapmıştır:
“Üniforma ile örtünme farklıdır. Üniforma terimi bütünüyle, dini bir yükümlülük veya kıyafet olan örtünmeden ayrıdır. Başörtüsü, İslam inanç geleneğinde bir normdur ve belirli bir model, renk veya malzeme birliğine sahip, örgüt veya kurumların kimliğini belirleyen türden bir ‘üniforma’ niteliği taşımaz.”
İslam Birliği’nin bu tanımı, başörtüsünün bir üniforma olmadığını en net şekilde ortaya koymaktadır. Ancak meselenin özünde, konunun “başörtüsü mü yoksa üniforma mı” olduğu değil, bu sembol üzerinden yürütülen hak tartışması bulunmaktadır. Her ne kadar yönetmelik Kosova’da sıkı bir biçimde uygulanmasa da ve birçok ilkokul ile lisede başörtülü öğrenciler serbestçe eğitim görebilse de, mahkemenin bu kararı olumlu karşılanmamıştır. Çünkü bu yasağı uygulamak isteyen çevreler hâlâ mevcuttur.
Bu karar, söz konusu çevrelerin elini güçlendirmiş ve yönetmeliği sıkı sıkıya uygulamak isteyenlere güçlü bir dayanak sağlamıştır. Bu kararın neleri beraberinde getireceğini zaman gösterecektir; ancak temennimiz, artık insanların başında ne olduğuna değil, zihinlerinde ne taşıdıklarına bakabilmektir.