Ayhan DEMİR
Günümüzde en büyük silahın, kalem ve klavye olduğu söyleniyor. Şeytan sadece tabancayı değil, kalemi ve klavyeyi de doldurabiliyor. Tam da bu yüzden: Kalem ve klavye tutmak, en az bir silah kadar, ciddiyet ve sorumluluk ister. Aksi halde cümleler, kurşundan daha tehlikeli bir hale gelebilir.
Saraybosna’dan bildiriyorum: Bosnalı Sırplar veya Hırvatlar, Allah’ın izniyle, yeni bir savaş çıkaramazlar. Fakat sosyal medyada dikkat çekmeye, takipçi kasmaya çalışanlar çıkarırlar.
Yeri gelmişken bir de sitem edelim. Şikâyet değil, sitem.
Sosyal medyada, bırakın menfaatçileri, bazen dostlar bile tanınmaz hale gelir, geliyor.
Allah göstermesin ama savaş çıksa savaştan kaçacak olanlar ve hatta çoktan vatanını terk etmiş olanlar, bugünlerde boylarından büyük laflar ediyorlar. Düne kadar ortalıkta görünmeyenler, sosyal medyada, savaş naraları anlatıyorlar. Bazıları, bu ‘iş’ için maaş da alıyor.
Bu uzun girizgâhtan sonra asıl konuya gelelim.
Bugünlerde, Bosna ile ilgili haberlerde, Milorad Dodik ismini sıkça duyuyoruz. Dodik, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Üçlü Konseyi’nin Sırp üyesi. Aynı zamanda, Bağımsız Sosyal Demokratlar Birliği-SNSD’nin de genel başkanı.
Partinin ismi sizi aldatmasın, sosyal demokratlığın oy getirmediğini kısa sürede anlayan Dodik, 2011 yılından beri aşırı sağ söylemleri dillendiriyor.
Ülkenin en üst düzey makamı olan Yüksek Temsilcilik Ofisi-OHR’nin yürürlüğe koyduğu tüm yasal değişiklikleri reddediyor. Hatta böyle bir kurumu ve bu kurumun otoritesini de kabul etmiyor.
Bitmedi: Belli zaman aralıklarıyla, daha doğrusu kafasına estikçe, ayrılıkçı açıklamalarda bulunuyor. Zaten hassas dengeler üzerine inşa edilmiş olan Bosna Hersek siyasi ve idari sisteminin altını oymaya çalışıyor.
Eski Yüksek Temsilci Valentin İnzko’nun giderayak Srebrenitsa soykırımı inkâr edenlere hapis cezası öngören yasayı yürürlüğe koyması, Milorad Dodik ve diğer Bosnalı Sırplar için, bulunmaz bir fırsat oldu. İnzko’nun, kesinlikle doğru ama bir o kadar zamansız, hamlesi sonrasında: Bosnalı Sırplar, devlet kurumlarını kilitlemeyi ve karar mekanizmalarını çalışmaz hale getirmeyi amaçlayan, bir boykot başlattılar. Batılı ülke ve kurumların cevabı, boykot yanlısı kişilere yönelik, çeşitli yaptırımlar ve kara listeler ile oldu. Ancak bu yaklaşım, Dodik’in söylemlerini daha da sertleştirdi.
Çatlak seslerin eksik olmadığı AB’nin Merkel sonrası yeni bir lider arayışında olması, yaşanan enerji krizi nedeniyle AB’nin Rusya’yı karşısına almaya cesaret edememesi ve ABD Başkanı Biden ile devlet mekanizmaları arasındaki iç çekişmeler ise Dodik’in cesaretini arttırıyor.
‘Fırsat bu fırsat’ diyen Milorad Dodik, sürekli olarak vites yükseltiyor. Mesela, Sırp entitesi polis gücü, “terörle mücadele” adı altında, Saraybosna yakınlarında bir tatbikat gerçekleştirdi.
Ne var ki Dodik, kabulü mümkün olmayan, çeşitli talepler dile getiriyor. Sırp askerlerin Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılarak yeni kurulacak entite ordusunun kurulmasını, anayasa mahkemesi ve başsavcılık kararlarının entitede geçerli olmamasını istiyor. Aksi halde, ortak ordu, yargı, sınır güvenliği, sağlık ve vergi sisteminden çekileceklerini ifade ediyor.
Dodik, talepleri karşılanmazsa, 6 ay içinde bağımsızlık ilanı teklifini entite meclisinin gündemine getireceğini açıkladı. Ulusal düzeydeki İlaç ve Tıbbi Malzeme Kurumu’ndaki yetkilerini geri çekip, Sırp Cumhuriyeti İlaç ve Tıbbi Malzeme Kurumu açılması yönündeki yasayı entite meclisinden geçirerek, bu doğrultudaki ilk adımı da attı. Fakat Bosna Hersek anayasasına göre, ülke içindeki hiçbir entitenin, tek taraflı bağımsızlık ilan etme hakkı bulunmuyor. Bu sebeple Sırp Cumhuriyeti entitesinin Bosna Hersek devlet sistemine paralel yapılar kurması, aleni bir darbe girişimidir.
Allah’tan ki, sonu belirsiz bu maceraya, Sırp entitesindeki muhalefet partilerinden de itirazlar yükseliyor. Sırp Demokrat Partisi-SDS, bu söylemlerin bütün entiteyi tehdit ettiğini ve Sırp nüfusu yalnızlaştırdığını dile getirerek, Dodik’in politikalarına destek vermiyor. Aslında hiç de haksız değiller. Çünkü genç işgücünü Avrupa’ya kaptıran ve ekonomik anlamda çok zor günler yaşayan Sırp entitesi, ilave yaptırım ve izolasyonlarla, daha da içinden çıkılmaz bir sürece doğru yol alacaktır.
Gelelim bütün bu patırtının arkasındaki asıl sebebe…
Bosna’da, önümüzdeki yıl Ekim ayında, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerinin de belirleneceği genel seçimlerin yapılması planlanıyor. Ancak Bosnalı Hırvatlar, özellikle Hırvat Demokratlar Birliği Bosna Hersek-HDZ BiH lideri Dragan Çoviç, seçim sistemi değiştirilmeden, yeni bir seçime gitmeye yanaşmıyor. Bir önceki seçimde Zelyko Komşiç’e yenilen Çoviç, aynı hüsranı yaşamak istemiyor.
Görevi kötüye kullanma iddiaları nedeniyle ciddi bir muhalefetle karşı karşıya bulunan Bağımsız Sosyal Demokratlar Birliği-SNSD lideri Milorad Dodik de seçime yanaşmıyor. Son yerel seçimlerde Banya Luka başta olmak üzere birçok şehirde belediye başkanlıklarını kaybetmiş olması, bir kez daha kaybetme endişesini gittikçe artırıyor.
Hem Dodik, hem de Çoviç, seçimleri erteletmek için meclisteki bütçe görüşmelerini engelliyorlar. Ancak korkunun ecele faydası yok. Sırp ve Hırvat milliyetçiler, eninde sonunda, milliyetçilikten başka bir şey sunamadıkları halkın karşısına çıkacak ve siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalacaklar.
Yazımızı, Bosnalı şarkıcı Corce Balaşeviç’in bir şarkısıyla noktalayalım: “Saraybosna kalacak, diğer her şey gelip geçecek (Sarajevo će biti, sve drugo će proći).”