AB, yıl içinde daha fazla yoğunlaştığı Batı Balkanlar politikasında Bosna Hersek’e özel önem atfetse de AB’nin Sırp entitenin talebi doğrultusunda “soykırımı inkar yasasında değişiklik” üzerinde çalıştığı iddiası ülkeyi yeni bir tartışmaya sevk etti.
Avrupa Birliği (AB), sene içinde nispeten daha fazla yoğunlaştığı Batı Balkanlar politikasında, siyasi kriz yaşayan Bosna Hersek’e özel önem atfetse de AB’nin Sırp entitenin talebi doğrultusunda “soykırımı inkar yasasında değişiklik” üzerinde çalıştığı iddiaları ülkeyi yeni bir tartışmaya sevk etti.
AB, Batı Balkanlar ile 2020’de Kovid-19 salgını gölgesinde geçen ilişkilerine 2021’de ivme kazandırdı.
Batı Balkanların “Birliğin parçası” olduğu söylemi, AB liderlerince sık sık zikredilirken bölgedeki 6 ülkenin üyelik perspektifini destekleyici açıklamalar, ziyaretler ve toplantılar yapıldı.
Bosna Hersek ise AB-Batı Balkanlar Zirvesi nedeniyle gözlerin bölgeye çevrildiği ekim ayında sürüklendiği siyasi krizle AB’nin gündeminde ayrı bir yer edindi.
Dönemin Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko, 23 Temmuz’da soykırımın inkarını suç sayan bir yasa çıkarttı. Başta Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp Üyesi Milorad Dodik olmak üzere, ülkedeki iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin yetkilileri, yasayı boykot etmeye karar verdi.
Dodik’in, 1992-1995’te yaşanan savaşı sonlandıran Dayton Barış Antlaşması’nın aslına dönülmediği takdirde Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan edeceğini söylemesiyle büyüyen kriz, Bosna Hersek’te yeniden savaş ihtimallerini dahi gündeme getirdi.
AB tarafından 3 Kasım’da yapılan açıklamada, tırmanan siyasi krizin ciddi endişe kaynağı olduğunu, bölücü söylemlerin sonlandırılması gerektiği çağrısında bulunuldu.
AB Komisyonu sözcülerinden Peter Stano, “Bölücü her türlü söylem sona ermelidir. Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünü tehlikeye atacak tek taraflı eylemler de sonlandırılmalıdır. Siyasi diyaloğa başlamalıyız. Siyasi liderler arasında diyalog sağlayarak krizi çözmemize imkan verecek tek yapıcı yol budur.” ifadelerini kullandı ve AB’nin Bosna Hersek’teki siyasi liderlere krizin çözümüne yönelik AB’nin destek vermeyi taahhüt ettiğini bildirdi.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak Üyesi Sefik Dzaferovic, 12-13 Kasım tarihlerinde krizi AB yetkilileriyle görüşmek üzere başkent Brüksel’e düzenlediği ziyarette AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu ve gerginliğin Dodik’in tavırları ve tehditleri nedeniyle güvenlik krizine dönüşebileceğini söyledi.
Varhelyi’nin ziyareti
AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, 24-25 Kasım tarihlerinde Bosna Hersek’e geniş kapsamlı bir ziyaret düzenledi.
Varhelyi, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Zeljko Komsic, Konseyin Boşnak üyesi Sefik Dzaferovic, Sırp üyesi Milorad Dodik, Bakanlar Konseyi Başkanı Zoran Tegeltija, Halklar Meclisi Başkanı Bakir İzetbegoviç, bakanlar ve muhalefet liderleriyle bir araya geldi.
Varhelyi, ziyaret sonrasında yaptığı açıklamada, “Bosna Hersek’e yönelik Avrupa perspektifinin gerçek ve güvenilir olduğunu tüm muhataplarıma açıkladım. AB’nin Bosna Hersek’in istikrarına, egemenliğine, birliğine ve bütünlüğüne tamamen bağlı olduğunu da açıkça belirttim. Ana mesajım; liderlerin gerilimi azaltmak için adımlar atması gerektiğiydi.” mesajlarını verdi ve ülke liderlerinin gerilimli söylemlerden kaçınması ve kurumların işlerliğinin sürmesi gerektiğini vurguladı.
Yerel basının iddiaları
Ülkedeki yerel basın, 21 Aralık’ta Varhelyi’nin ziyaretinin “iç yüzüyle” ilgili haberler yayınladı.
AB’nin Bosna Hersek Büyükelçisi Johann Sattler’in, Varhelyi’nin ziyaretinin ardından Brüksel’e yazdığı raporda, “Varhelyi’nin ülkedeki siyasi krizin kaynağının soykırımın inkarını suç sayan yasa olduğu ve yasada değişikliğe gidilmesi gerektiği” değerlendirmesi yer aldı.
Boşnak siyasetçilerin tepkileri
İddialar, Boşnak siyasetçiler tarafından büyük öfkeyle karşılandı.
Brüksel’den açıklama talep eden siyasetçiler, durumu “Brüksel’in Bosna Hersek’te yaptığı darbe” olarak niteledi, AB’nin bu eyleminin, ülkenin bütünlüğünü destekleme politikasıyla çeliştiğini belirtti.
Hatta Sattler ve Varhelyi’nin “istenmeyen kişi” ilan edilmesi talepleri dahi yükseldi.
AB iddiaları yalanladı
AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu sözcülerinden Ana Pisonero ise AA muhabirinin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, “Srebrenitsa ve soykırım inkarı konusundaki tavrımız nettir. Avrupa’da en temel Avrupa değerleriyle çelişen soykırım inkarına, revizyonizme veya savaş suçlularının yüceltilmesine yer yoktur.” ifadelerini kullandı.
Pisonero, Bosna Hersek ve komşu ülkelerdeki uluslararası ve yerel mahkemelerin, tüm savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım mağdurlarının yanı sıra aile üyeleri için de adalet sağlamaya devam etmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti:
“Bosna Hersek’teki liderlerin, savaşın mirasını aşmak ve kalıcı barış inşa etmek için uzlaşmaya elverişli bir ortamı teşvik etmelerini bekliyoruz. Bu, Bosna Hersek’in istikrarı ve güvenliği için bir önkoşul ve AB yolunda da temel teşkil ediyor. Uzlaşma süreci, yaşananları kabul etmeyi, mağdurları onurlandırmayı ve soykırıma yol açan nefretin kökleriyle yüzleşerek gerçekten uzlaşmayı teşvik etmeyi gerektirir.”
Pisonero, Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Christian Schmidt’in ülkedeki parlamenterlere 10 Aralık’ta gönderdiği mektubu anımsattı. Mektubun soykırımın inkarı ve nefret söylemiyle mücadele için temel değerler üzerinde sağlam bir duruşa ihtiyaç olduğunu vurguladığına dikkati çeken Pisonero, mevcut siyasi krizi sona erdirmek için ise “yerel çözümleri” teşvik ettiğinin altını çizdi.
Schmidt, mektubunda krize neden olan yasayı, ancak soykırımın inkarı ve hüküm giymiş savaş suçlularının yüceltilmesi de dahil olmak üzere belirli nefret söylemi biçimlerini yasaklayacak yeni ve yerel bir yasa ile değiştirmeye hazır olduğunu bildirmişti.
AB Dışişleri Bakanlarının 2021’in son toplantısı için bir araya geldikleri görüşmenin ardından 13 Aralık’ta kabul ettikleri bildiride “Bosna Sırp Cumhuriyetinin tek yanlı kararlarının geçerliliğinin olmadığı ve ülkenin istikrarına hizmet etmeyeceği” ifadeleri dikkati çekmişti.